SGK hizmet birleştirmesi nedir? Emekliliği nasıl etkiliyor?
Ankara24.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Merhaba değerli okuyucularım,
Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi, yıllar içinde defalarca değişti. Her reform, bir “düzenleme” iddiasıyla geldi ama çoğu kez vatandaşın kafasında yeni soru işaretleri yarattı. Bu konulardan biri de hizmet birleştirmesi meselesi.
Bugün hâlâ binlerce kişi, farklı kurumlarda geçen hizmetlerinin nasıl değerlendirileceğini, hangi statüden emekli olacağını bilmiyor. Hatta birçok vatandaş, farkında bile olmadan düşük emekli aylığına razı olmak zorunda kalıyor. Çünkü SGK, hizmet birleştirmesini sigortalının isteğine bırakmıyor, zorunlu olarak yapıyor.
Hizmet birleştirmesi nedir, neden tartışılıyor?
1983 yılında çıkarılan 2829 sayılı Kanun, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi farklı kurumlarda geçen hizmetlerin birleştirilmesini düzenliyor. O dönemde amaç gayet netti:
Vatandaşın farklı kurumlarda geçen çalışma süreleri boşa gitmesin, her çalışması toplamda değerlendirilip emeklilik hakkı kaybolmasın.
Yani yasa, bir hak koruma mekanizması olarak düşünülmüştü.
Ancak zaman içinde uygulama şekli değişti, niyet bozuldu.
SGK, bugün bu düzenlemeyi vatandaş lehine değil, kurum lehine yorumluyor.
Örneğin, bir vatandaşın 5000 günü SSK’da (4/a), 1000 günü Bağ-Kur’da (4/b) geçmiş olsun. Normalde SSK’dan emeklilik için yeterli süresi var. Ama SGK, bu iki hizmeti birleştirip, “son yedi yılın çoğu Bağ-Kur’da geçmiş” diyerek kişiyi 4/b statüsüne aktarıyor.
Sonuç: Daha düşük maaş, daha geç emeklilik, daha çok mağduriyet.
Yasa başka, uygulama başka
2829 sayılı Kanun’un özü aslında çok açıktır.
Yasa diyor ki: “Kişinin hizmet süreleri birleştirilir, ancak bu sürelerin toplamı aylık bağlanmasına yeterli değilse kanun hükümleri uygulanmaz.”
Yani bir kurumda geçen süre zaten emekliliğe yeterliyse, diğer hizmetlerin birleştirilmesi şart değildir.
Ancak SGK, bu hükmü sanki “her durumda birleştirme zorunluluğu vardır” gibi yorumluyor.
Bu yorumun ne anlama geldiğini en iyi vatandaş biliyor:
Hizmet birleştirmesiyle birlikte aylığı düşen, hak ettiği statüden mahrum kalan binlerce emekli adayı mağdur oluyor.
Bu noktada temel soru şu:
Bir kişinin kendi primleriyle kazandığı hakkı, kurumun yorumu ortadan kaldırabilir mi?
Yargı ne diyor?
Yargı organları, bu konuda oldukça net.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014 ve 2021 yıllarındaki kararlarında, hizmet birleştirmenin zorunlu bir işlem olmadığı, yalnızca gerekli hallerde yapılabileceği açıkça vurgulanıyor.
Yani bir kişi, tek başına bir kurumun statüsünde emeklilik hakkını kazanmışsa, diğer kurumlarda geçen sürelerin zorla birleştirilmesi kanunun amacına aykırıdır.
Benzer şekilde, Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsmanlık) da 2021 yılında yayımladığı kararında, “hizmet birleştirmesi vatandaşın aleyhine sonuç doğuruyorsa, bu uygulama sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmaz” ifadelerini kullanmıştır.
Yani hem hukuk hem de vicdan diyor ki:
Bu sistem, vatandaşı cezalandırmamalı, korumalı.
Fazla prim ödeyen neden daha az maaş alıyor?
Birleştirme zorunlu hale geldiğinde, sistemde ilginç bir adaletsizlik doğuyor.
Örneğin 4/a kapsamında yüksek primle çalışan bir vatandaş, birkaç aylık 4/b geçmişi yüzünden Bağ-Kur statüsüne düşüyor.
Bağ-Kur primleri SSK’ya göre daha düşük olduğundan, emekli aylığı da otomatik olarak azalıyor.
Yani daha fazla prim ödeyen daha az maaş alıyor!
Bu, sosyal güvenlik sisteminin özüne tamamen ters bir durumdur.
Sosyal güvenliğin temeli, “ne kadar prim, o kadar hak” ilkesidir.
Ama mevcut uygulamada bu denge bozulmuştur.
SGK neden ısrar ediyor?
SGK, uygulamasına dayanak olarak, “kanunda hizmet birleştirmenin isteğe bağlı olduğuna dair açık bir hüküm yok” diyor.
Yani “yasa zorunlu demiyor ama isteğe bağlı da demiyor, biz zorunlu yapıyoruz” mantığıyla hareket ediyor.
Bu, hukuk tekniği açısından zayıf bir yaklaşımdır. Çünkü kanunun amacı, “hak doğurmak”, “hizmetleri ziyan etmemek”tir.
Vatandaşı zarara uğratmak değil.
Ne yazık ki, SGK’nin bu yorumundan dönebilmesi için tek yol yargı kararı.
Ancak yargı kararları da “şahsa özel” olarak değerlendiriliyor, genel uygulamaya yansıtılmıyor.
Yani vatandaş kazanıyor ama sistem değişmiyor.
Peki çözüm ne olmalı?
Aslında çözüm basit.
SGK, vatandaşın tercih hakkını tanımalı.
Kişi isterse hizmet birleştirmesi yaptırır, isterse yalnızca lehine olan statüde emekli olur.
Bu, hem kanunun ruhuna hem de sosyal adalet ilkesine uygundur.
Bugün vatandaşın beklentisi çok yüksek değil.
Sadece hakkının gasp edilmemesini, ödediği primin karşılığını almayı istiyor.
Yıllarca çalışıp devlete güvenen insanın, emeklilik aşamasında bürokratik yorumlarla mağdur edilmesi kabul edilemez.
Sosyal güvenlik, vatandaşa yük değil, güvence olmalıdır.
Devletin görevi, vatandaşın hakkını daraltmak değil, genişletmektir.
Unutmayalım; sosyal devlet, en zayıfının yanında durabilen devlettir.
Bugün hizmet birleştirmesi gibi teknik bir konu bile, binlerce insanın hayat standardını doğrudan etkiliyor.
Eğer bu alanda adalet tesis edilmezse, vatandaşın devlete güveni sarsılır.
Son söz olarak şunu söyleyebilirim:
Birleştirme, emekleri birleştirsin ama haksızlıkları büyütmesin.
Sistemin amacı, prim ödeyenin hakkını eksiltmek değil, emeğin karşılığını korumak olmalıdır.
SORU: 8 Ekim 1969 doğumluyum. SSK girişim 20.03.1986 3400 gün ödenmiş primim var. 200 gün askerlikten borçlanıp, SSK’dan kıdem tazminatı alabilir yazısı alabilir miyim?
CEVAP: 1986 ilk defa sigorta girişiniz olduğu için 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim gün şartıyla SSK’dan “kıdem tazminatı alabilir” yazısı olabilirsiniz. Eksik günlerinizi askerlik borçlanmasıyla tamamlamanız mümkündür.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:98
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 17 Ekim 2025 05:05 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















