Sevgili babalar bırakın oğullarınızın uçurtmaları gökyüzünde dalgalansın
Ankara24.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Uçmanın en güzel yolu çocukluğunu yaşamamış bir çocuğa çocukluğunu yaşatmaktır.
"Uçmanın En Güzel Yolu Çocukluğunu Yaşamamış Bir Çocuğa Çocukluğunu Yaşatmaktır."
Savaş Dinçel/Uçurtmanın Kuyruğu
Tanzimat döneminde tiyatronun bir okul olduğu inancı vardı aydınlarımızda. Ben de bir eğitimci olarak tiyatronun dramatik bir sanat olmasının dışında eğitici rolüne de çok inanıyor ve bu yüzden sık sık oyunları devlet tiyatroları veya özel sahnelerde izlemeye gidiyorum. Çünkü tiyatro, insana insanı insanla anlatan bir okuldur.
Bu hafta usta oyuncu, yazar, rahmetli Savaş Dinçel’in "Uçurtmanın Kuyruğu" adlı oyununu izleme fırsatı buldum. Uçurtmanın Kuyruğu, derin bir psikolojik drama. Oyunda, geçmişiyle yüzleşen otuz-kırk yaşlarında bir erkek karakterin iç dünyası sahneye taşınıyor. Çocukluğunda babasının sevgisiz, otoriter tavırlarıyla büyüyen bu karakter, yetişkinliğinde hâlâ o baskının izlerini taşımaktadır.
Sembolik bir oyun olan Uçurtmanın Kuyruğu’nda uçurtma, onun çocukluk hayallerini; kuyruğu ise geçmişin zincirlerini ve bu zincirleri koparıp gökyüzüne uçamayışını sembolize ediyor.
Oyun yalnızca bir hikâye değil, adeta bir psikanaliz dersiydi. Eserde, eğitimi sevgi yerine salt otoriteyle gösteren sevgisiz bir babayı, bir çocuğun yaşanmamış çocukluğuna olan özlemini, yalnızlığını ve bunun bir ömür boyu süren yansımalarını gördüm.
Bir babanın sevgisizliği, bir çocuğun ömrü boyunca taşıdığı en ağır yüktür.
BABA OTORİTESİNİN İZLERİPsikanalitik açıdan baba figürü, özellikle erkek çocuğun kişilik, kimlik ve sevgi anlayışını şekillendiren en önemli figürdür. Ancak bu figür, çocuk eğitimini rehberlik yerine salt otoriteyle; sevgi yerine korkuyla verdiğinde çocuk ruhunda onulmaz yaralar açar.
Oyundaki karakter, babasının katı disiplini ve sevgisizliği arasında duygularını bastırmayı öğrenmiştir. "Erkek adam oyun oynamaz, ağlamaz, zaafları olmaz" anlayışıyla büyütülmüş; sevgi göstermeyi zayıflık saymıştır.
Freud’un tanımıyla baba otoritesi, onun içinde bir "süperego"ya, yani aşırı katılığa dönüşmüş; yıllar geçse de o katı kalp yumuşamamıştır. Gencin tüm yaşamı özlem ve pişmanlıklarla geçmiştir. Halbuki çocuk eğitimi yalnızca kurallarla değil, sevgiyle, şefkatle, anlayışla ve güvenle yoğrulmalıdır. Aksi hâlde disiplinin amacı yönlendirmek, eğitmek değil; bastırmak ve yok saymak olur.
SEVGİSİZ BÜYÜYEN ERKEK ÇOCUKLARININ YÜKÜBabasından sevgi göremeden büyüyen erkek çocuklar, yaşamları boyunca görünmeyen izler taşırlar. Baba sevgisinden yoksun, sadece baskı ve başarı hırsıyla büyüyen erkek çocuk; dışarıdan güçlü ama iç dünyasında değersizlik, öfke, suçluluk ve duygusal yoksunluk duygularıyla mücadele eden bir birey haline gelebilir.
Duygularını ifade etmekte zorlanır; sevmekten ve sevilmekten korkar. Çünkü sevgiyi hiç yaşamamış bir kalp, onu başkasına nasıl vereceğini bilemez. Bu çocuklar büyüdüklerinde güçlü, başarılı veya saygın görünseler bile içlerinde hep eksik bir yan taşırlar.
Dışarıdan güçlü görünür ama iç dünyasında kırılgandır; gülümser ama huzurlu değildir. Bu bireyler , duygusal bir yalnızlığa ya da boşluk hissiyle geçen bir hayata mahkûm olur. Çünkü çocukken sevilmeyen bir kalp, büyüdüğünde de kendini sevilebilir hissetmekte zorlanır; çünkü sevilmeyi öğrenmemiştir.
Otorite altında ezilen çocuk, yetişkin olduğunda ya aynı baskıyı uygular ya da ömür boyu ondan kaçmaya çalışır. Her iki durumda da içsel huzura ulaşamaz. Bu yüzden sevgisiz büyüyen erkek çocuklar, ilerleyen yıllarda çoğu kez yalnızlık, iletişimsizlik, özgüven eksikliği ve duygusal yetersizlikle mücadele ederler.
OĞULLARIMIZI GEÇMİŞİN ZİNCİRLERİNDEN KURTARALIMOyun boyunca karakter, geçmişinin prangalarından kurtulmak ister; çocukluğunda uçuramadığı uçurtmasının gökyüzünde süzülmesini arzular ama "uçurtmasının kuyruğu" hep ayağına dolanır, onu kötü geçmişine hapseder.
Uçurtma, onun çocukluğunda gökyüzüne salamadığı özgürlüğü, yani yaşayamadığı çocukluğunu temsil eder. Çocukların çocukluğunu doya doya yaşamalarına izin vermek, onların özgür ve sağlıklı bireyler olmasının ilk koşuludur. Çünkü çocukluğunu yaşamayan bir insan, hayatı boyunca hep eksik kalır.
Sevgili babalar, bırakın oğullarınızın uçurtması göklerde özgürce süzülsün. Onların rüzgârla dans eden uçurtmalarını tutmak yerine gökyüzünde dalgalanmalarını birlikte izleyin. Onları sevin, duygularınızı onlara gösterin. Bırakın sevmeyi de sevilmeyi de sizden öğrensinler. Zaaflarını size göstersinler. Onları sevin; çünkü sevgi, bir çocuğun kişiliğini ve benliğini inşa eden en sağlam temeldir. Çocuk eğitimi yalnızca disiplinle değil, sevgiyle olur. Çocukluğunu yaşamayan çocuklar, büyüdüklerinde içlerinde taşıdıkları eksikliği hayatları boyunca tamamlamaya çalışırlar.
Bir çocuğun uçurtmasının gökyüzüne ulaşması bazen sadece babasının elini biraz gevşetmesiyle mümkündür.
Savaş Dinçel’in kaleminden çıkan "Uçurtmanın Kuyruğu", sadece bir adamın değil, sevgisiz büyüyen bütün çocukların hikâyesidir.
Bu oyun , sevgi açı bir çocuğu hiçbir şeyin doyuramayacağını anlatır bize. Otoriteyle değil, sevgiyle büyütülen çocuklar özgürleşir. Baba sevgisi bir otorite biçimi değil, bir sığınak olmalıdır. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:89
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 19 Ekim 2025 05:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















