Şara’nın kravatı, Abdi’nin kravatı, Öcalan’ın kravatı… Nedret Ersanel
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
Her detayın kendi doğası vardır. Terör örgütü SDG’nin terörist başı Mazlum Abdi’nin ‘kravat çekmesi’, Suriye Devlet Başkanı Şara’ya takılan kravata sadece atıfta bulunmuyor, öykünüyor da.. “Ben de istiyorum”un ezik tezahürlerinden biridir. Adi propagandadan PR vizyonuna kolay geçilmiyor. 90’lı yılların ortasında ele başı Abdullah Öcalan’ın da kravat denediğini hatırlıyorum, o da eğreti durmuştu…
Abdi’nin Duhok’ta bir forumda yaptığı konuşma, Türkiye’nin tepesini attıracak söylem ve pozisyonunda herhangi değişiklik olmadığını gösteriyor; “Uluslararası toplum Şam’a verdiği şansı bize de versin”…
Abdi’nin konuşması, kısa süre önce Washington’da gerçekleşen, Amerika’nın ilgili ve resmi tüm isimleri ile Şara ve Sayın Hakan Fidan’ı da buluşturan seri toplantıları bir daha hatırlamamızı, düşünmemizi gerektiriyor. Amerika’nın, SDG’nin Şam’a entegrasyonu konusunda daha hızlı ve daha işlevsel adımlar atacağına ilişkin oluşturduğu kanaat, Mazlum ve terör örgütüne tebliğ edilmedi mi?
Ya da bildirildi de ona rağmen kravat takılıp, inatlanma cümleleri kuruldu? Mesela, böylesi toplantıda, üstelik son anda, yani katılımcıların da haberi olmadan sahneye çıkan Abdi, Amerika’nın bilgisi, organizasyonu dahilinde mi hareket etti?
Bu ve benzer soruların hepsi meşru ve caridir. ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinin selameti bunlara açık ve gerçekçi yanıtlar verilmesini gerektiriyor…
***
Bir diğer bahis, Türkiye’nin aktüel gündemi ile ilgili…
Üç konu var; Büyükşehir yolsuzluk davası, Futbol-bahis soruşturmaları, ‘İmralı’ya gidilsin-gidilmesin tartışmaları’. (Bu satırların yazıldığı cuma günü, İmralı konusunda daha belirgin siyasi parti kararları bekleniyordu.) Hepsi kritik ve üzerinde durulması, takip edilmesi gereken başlıklar…
Bir yandan da başımızı sadece içeri bağlamasın bu konular. Dışarısı yanıyor çünkü. Büyük mesai isteyen işler ama bölge ve dünya meselelerini takip bir yana, eyleme geçilmesini yavaşlatmamalı. Hepsini aynı anda, aynı güçle, aynı dikkatle yapmamız gerekiyor…
Çünkü İmralı’yı konuşurken, konunun; Suriye, SDG, İsrail, Irak, ABD ve özellikle de bölgenin yeniden şekillenmesi süreçlerinden bağımsız olmadığını, bunun da yine ‘Terörsüz Türkiye’ girişimleriyle rabıtalı olduğunu biliyoruz…
‘Terörsüz Türkiye’ politikası ortaya atıldığında, Türkiye’nin içindeki terörden çok-çünkü kalmamıştı-güneyimizle ilgili olduğu, İsrail rezilliklerinin, Tel Aviv’in Türkiye korkusunun tezahürü olarak girişilebilecek bir kara planın gündeme gelebileceği düşüncesi ile izah edilmişti…
İsrail’in ve ABD içindeki kimi unsurların bölgedeki bu terör örgütlerini teşvik ederek, Suriye ve Irak’ta, takiben Türkiye’de de huzursuzluk yaratmak isteyebileceği öngörüsü, vaziyet alınmasını gerektiriyordu. Bu yüzden, Şam yönetiminin el değiştirmesi ve Trump yönetiminin iktidarı devralmasıyla gelişen avantajlı pozisyondan yararlanılarak konuya kesin bir son verme aklı/pratiği devreye sokuldu…
***
Bugün de geçerli midir? Evet, öyle görünüyor ve başka bir çözümleme de ortada yok. Ancak Amerika’nın nasıl bir Suriye tahayyül ettiği ile bunun içinde SDG’ye nasıl bir yaşam formu tasavvur ettiği tartışmalı. Abdi’nin veya benzerlerinin söylediği, “Suriye’de merkezî idari yapının çalışmayacağı” mealindeki sözleri ile Büyükelçi Barack’ın dillendirdiği, “federasyonun bir tık altı” tarifi örtüşüyor mu? Bu tarifin, İsrail’in güvenliği ve bölgenin yeni çehresindeki yeri ne?..
Hepsinin üstünde, ABD’nin nasıl bir Ortadoğu ve Hazar girişli Orta Asya istediğinin anlaşılması bulunuyor…
***
İbrahim Anlaşmaları aslında İsrail’in güvenliğine ilişkin bir formül sunarken, aynı zamanda ilgili ülkelerin nasıl olması gerektiğine ilişkin bir projeksiyon da getiriyor…
Soykırımcı İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, Suudi Arabistan ve Türkiye’ye satılması muhtemel F-35 savaş uçaklarına yönelik söylemi bile bu konuda ipucu sayılabilir…
Veliaht Prens Salman’ın görkemli Beyaz Saray ziyaretinde bu uçakların satışı kesinleşti. Ancak paket, F-35’lerin tüm yeteneklerini kapsamayacak görünüyor. Bunun anlamı, İsrail’e karşı kullanılamazlar demektir. Türkiye için durum daha karışık. Netanyahu; “(Amerikalılar) F-35 satışından önce bize sormadılar. Satış gerçekleşince Dışişleri Bakanı Rubio ile görüştüm ve emin oldum. Salman, istediği her şeyi alamadı. ABD’nin F-35 uçaklarını Türkiye’ye vereceğine inanmıyorum. Bunun çok uzak bir ihtimal olduğunu biliyorum”…
Bu bakış, İbrahim Anlaşmaları’nın aleni veya zımnen davet ettiği tüm ülkelere ve konulara giydirilebilir. Tel Aviv’in “niteliksel avantajlarına” halel getirmeyecek politik, askeri ve diplomatik kararlar alınabilir ancak…
***
Tek istisnası, Türkiye’nin Tel Aviv’in istediği formatta bir müttefike dönüşmesidir. Bu mümkün gözükmüyor. Gözükmediği gibi, anlaşmazlık, ABD’nin yukarıda temel bir soru olarak altını çizdiğimiz, “nasıl bir Ortadoğu, nasıl bir Orta Asya” perspektifine de zorluk çıkarıyor…
İstisnanın istisnasını yaratabilecek, stratejik bir açmaz geliyor ABD’nin önüne. Ortadoğu planı, Amerika’nın buradaki mevcudiyetini ekonomik kılan kök akla yaslanıyor; bölgenin yüksek imkân-kabiliyete sahip ülkeler tarafından kontrol edilmesi, denetlenmesi…
İyi veya kötü diye not vermeden yazıyorum; Amerika’nın hep bir Ortadoğu planı oldu ve bunları anlarken genellemeler yapmayı seviyoruz. Rahatlatıcıdır ama şimdikinin farkı Trump dokunuşudur; Bölgedeki temel sorunları halledip, sonrasını müttefiklerine devretmek, bir yandan varlık azaltıp, diğer yandan maddi çıkarları hasat edip, dünyanın doğu ucuyla ve küresel sistemin baştan düzenlenişine odaklanmak anlamına geliyor.
İşte istisnanın istisnası burada belirginleşiyor; o da Türkiye’dir. Onsuz olmuyor.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:50
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 22 Kasım 2025 04:05 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar


















