Nilperi Şahinkaya: Bende sapyoseksüellik var
Ankara24.com, Hurriyet kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Nilperi Şahinkaya, kendi söylediği gibi bir yanıyla cıvıl cıvıl ve konuşkan, bir yanıyla kırılgan ve utangaç biri. Çok üretken. Her sezon yepyeni işlerle karşımıza çıkıyor. Son dönemde annesinin kaybı onu hayli etkilemiş. Konuşurken gözlerinden yaşadığı özlem okunuyor. Şahinkaya’yla dünden bugüne sohbete başlıyoruz.
◊ ‘Gelin Takımı 2’ bu hafta vizyona giriyor. İlk filmi izleyenler canlandırdığın Deniz karakterine aşina ama bilmeyenlere nasıl anlatırsın?
Deniz flörtöz, fıkır fıkır, neşeli, özgürlüğüne düşkün... İlk filmin sonunda Poyraz’a (Fırat Çelik) âşık olduktan sonra doğan çatışmalardan anlıyor ki; aslında bu özgürlük düşkünlüğü bir şeylerden kaçma eğilimiymiş. Terk edilme korkusu olduğunu fark ediyor ve kendini Poyraz’a teslim edip İstanbul’a dönüyor. İkinci film başlarken zamanaşımı oluyor. Poyraz andropoz krizine girip kendiyle fazla ilgileniyor. Bir türlü evlilik teklifi etmiyor. Deniz, Poyraz’ın hallerine sinirleniyor, zıvanadan çıkma hikâyesi başlıyor.
‘BAŞKA BİR HAZ ARAMIYORSUN’
◊ Sen de canlandırdığın karakter kadar flörtöz müsün?
Evet, flörtözümdür. Bence flört insana canlılık veriyor. Tabii çok suyunu çıkarmamak lazım, onun da bir dengesi var. Tatlı tatlı flört etmek insana iyi geliyor.
◊ ‘Gelin Takımı’ denince insanın aklına evlilik geliyor. Sen küçüklükten beri evlilik hayalleri kuranlardan mısın?
Benim evlilikle ilgili hiç hayalim olmadı, bir noktada bunu kesin yaparım diyordum ama hep erteliyordum. Mesela 20 yaşlarımın başında “Daha çok zaman var” diyordum. 40’lı yaşlara geliyorum, hâlâ çok var gibi hissediyorum ama artık çok yok, onu da kabullenmek lazım. Bir aile kurmayı istiyorum, ömrümü tek başıma geçirmek istemem. Ama şu da var; genelde çocukluğumdan beri aşk hayali kuran biriydim.
◊ O halde şimdi âşık mısın?
Değilim, keşke olsam. Ama günümüzde çok zor.
◊ Neden?
Sosyal medya bizi çok etkiledi, devamlı dikkatimiz bölünüyor. WhatsApp’ta birine laf yetiştirirken televizyon izliyorsun... Kimsenin konsantre olacak, birini bekleyecek, onu hayal edecek vakti artık yok. Ben lisede tuşlu telefonlarımız varken saatlerce oturup hoşlandığım çocuğu düşünebilirdim, şimdi üç dakika bıraksalar ‘reels’ izlemeye başlıyorum. Bir de haz almaya programlıyız ve sosyal medya bize hep bir yerden haz veriyor. Artık başka bir haz aramıyorsun. Kimsenin de emek vermeye hali, vakti yok.
◊ Nasıl biri senin ilgini çeker?
Kesinlikle entelektüel olmalı. Bazen düşünüyorum beni etkileyen erkekler nasıl tiplerdi diye. Hepsi gerçekten entelektüel, birikimli, konuştuğunda dinleten ve bir şeyler keşfettiren tiplerdi. Bende bir sapyoseksüellik (bir kişinin dış görünüş ve fiziksel görünümden önce zekâ düzeyine ve entelektüel kapasitesine ilgi duymak) var.
◊ Filme dönersek; Seda Bakan, Şebnem Bozoklu ve Ecem Erkek’le bir araya geldiğinizde ortaya bir ‘kız neşesi’ çıkıyor mu?
Kesinlikle, biz zaten set aralarında karavana toplanıp başlıyorduk sohbete. Çok güzel dedikodumuzu da yaptık, kahkahamızı da attık. Hepsinin kendi komedi tarzı var. Onlarla seti paylaşmak, paslaşmak, oynamak çok keyifli.
‘SOSYAL KELEBEK DEĞİLİM, EV KUŞUYUM’
◊ Seni eskiden dramlarda izlerdik. Son dönemde daha çok komedi işlerinde görüyoruz. Sen özünde dramatik mi yoksa komik misin?
Beni tanıyorsun; gayet kırılgan, utangacım ama bir yandan da evet, neşeli ve cıvıl cıvılım, kendi alanımı korumaya çok ihtiyaç duyarım. Evde oturmayı severim. Asla sosyal kelebek değilim, ev kuşuyum çünkü çok yoruluyorum.
◊ 21 yaşında ‘Deniz Yıldızı’yla seni tanıdık. Ardından ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’yle geniş kitlelere ulaştın. Geçen yıllar sana ne öğretti?
İş anlamında kendinden hiç şüphe etmeden yola devam etmeyi öğretti. Bu işin 10 yılı boşa kürek çekiyormuşum hissiyle geçti. Sadece mesleğimi icra etmeyi sevdiğim için devam ediyordum ama bunun maddi ve manevi anlamda karşılığını almıyordum. Tiyatrodan sete koşuyordum, yine de çok görünürlüğüm yoktu. Ama hiç kendimden, yeteneğimden şüphe etmedim. Bir noktada yeteneğimin karşılığını alacağım diyordum. ‘Aynen Aynen’ bu anlamda etkili oldu ama esas ‘Erşan Kuneri’den sonra bir sürü teklif gelmeye başladı. Bu sefer insanlar “Ne kadar çabuk ünlü oldu” dedi ama hayır, çabuk olmadı, çok uğraştım.
‘GİDEN BÜTÜN ANNELER, ÇOCUKLARI İÇİN BİRAZCIK DA KALIYOR’
◊ Filmde dostluk, arkadaşlık kavramı ön planda. Dostluk sana ne ifade ediyor?
Dostluğun ne kadar önemli olduğunu insan bu yaşlarda daha çok anlıyor. 20’li yaşlarda arkadaşlarınla çıkıp eğleniyor, herkese dostum diyebiliyorsun. Mesela ben annemi kaybettiğimde bunu daha iyi anladım.
◊ Öncelikle başın sağ olsun...
Çok teşekkür ederim. Annemi kaybettiğimde dostlarım aralarında ordu gibi öyle bir organize oldular ki, bana ilaç gibi geldiler. Biri arıyor soruyor, diğeri koşturuyor, işleri hallediyor; organize bir şekilde beni taşıdılar diyebilirim. Bana ruhen çok iyi geldiler. Bir de ben tek çocuğum, dedim ki hayatta en önemli şeylerden biri arkadaşlıkmış. Bana aşk mı yoksa dostluk mu daha önemli desen artık sana dostluk derim. Bunu daha önceden fark etmemiştim.
◊ Annen ve baban sen küçükken ayrılmışlar. Annenle büyümüşsün. Bu kayıp seni nasıl etkiledi?
Zaten hastaydı, bir buçuk yıllık süreçti. O bir buçuk yıl içinde ben ölüp ölüp dirildim, defalarca kafamda kaybettim, defalarca kendimi toparladım, epey zordu.
◊ Nasıldı ilişkiniz?
Annem benim her şeyimdi. Benim için bir acıyı, bir başarıyı, bir müjdeyi gerçek kılan şey onu annemle paylaşmaktan geçiyordu. Şimdi onunla paylaşmadan hiçbir şeyin anlamı yok. İçimde derin bir anlamsızlık var. Mesela göreceli bir şey ama kendimi başarılı sayıyorum; şunu fark ediyorum, inşa ettiğim başarıyı bile annemle paylaşmak ve onu gururlandırmak için kurmuşum. Gerçekten her şeyimi kaybettim.
◊ İnsan bu duyguyla nasıl başa çıkıyor?
Dediğim gibi dostlarla. Bu çok önemli. Kendi kendime sarılıyorum. Annem bana değer ve sevgiyi yeterince veriyordu, artık kendi kendime değer vermeyi öğrenmeye çalışıyorum. İnançlı olmak da güzel bir şey, bir noktada duygularınla kavga etmek yerine Allah’ın takdiriymiş diyebilmek ve teslimiyet de çok önemli. Bir de bazı anlarda annemin benimle olduğunu hissediyorum. Örnekler de yaşıyorum.
◊ Nasıl örnekler?
Annem beyaz kelebeklere çok anlam yüklerdi. Her beyaz kelebek gördüğünde “Kızım bak, her şey çok güzel olacak” derdi. O sırada cep telefonumla ilgilenir, “Aman anne” falan derdim. Geçenlerde hava yağmurlu, telefona bakıyorum, burnumla telefonumun arasında bir beyaz kelebek uçtu; daireler çizdi, burnumun ucuna geldi, bir selam verip gitti. O an ‘Annem burada’ dedim. Bu tür şeyler oluyor ve insan ‘benimle, bırakmadı’ diyor. Bence giden bütün anneler çocukları için birazcık da kalıyor.
◊ Cenaze günü çekilmiş videon vardı, gülümsediğin bir an sosyal medyada yayıldı, linçlendin...
O kadar alıştık ki haksız yere linç edilmeye, bugün bundan, yarın başka bir şeyden. Beni de inan hiç etkilemedi. İnsan neyin ne olduğunu ve ne hissettiğini bildikten sonra çok da önemli olmuyor.
◊ Annenin ‘Şu Dağın Ardı İran’ isimli bir otobiyografik kitabı varmış. Onu filme çekip anneni oynamak istiyordun eskiden. O hayalin devam ediyor mu?
Evet, çok istiyorum. Etkileyici bir konusu var, annemi de oynamak isterim.
‘BELKİ DE O YÜZDEN BEKÂRIMDIR’
◊ Bir röportajında “Hak ettiğimden azıyla yetinmeye bırakıldığımda, ‘bırakma meditasyonu’ yapıyorum” demişsin. Nedir bırakma meditasyonu?
Çok güzel bir şey. YouTube’da var videoları. Kulaklığı takıyorsun ve seni yönlendiriyor. İlk önce kızdığın şeye, evde kendi kendine kızıyorsun, kızıyorsun... Sonra diyor ki; bunu alıp bırakabilir misin, aslında tam anlatamıyorum. O sizin sadece yaparak anlayabileceğiniz bir şey. Bırakıyorsunuz ve ondan sonra tam tersini yaptırıyor. Sonra yine... Yani aslında ne kadar şanslı olduğunu hissetmen için bunları düşündürtüyor. Acayip bir rahatlama geliyor.
◊ Bunu hangi durumlarda yapıyorsun?
Haksızlığa uğradığımı hissettiğimde, sinirlendiğimde.
◊ Bir şey izlemeden uyuyamazmışsın. Doğru mu?
Evet. O yüzden çok geç saatlere kadar ayakta kalmam gerekiyor.
◊ Ne izliyorsun?
Dizi, YouTube’dan bir içerik... En sonunda da telefonu açıp ASMR (Autonomous Sensory Meridian Response-Otonom Duyusal Meridyen Tepkisi) izliyorum. YouTube’da mevcut; mesela, birileri sesler çıkarıyor, sessiz sessiz konuşuyor, bir şeyler anlatıyor. Bir noktada hipnotize edip içine çekiyor ve mayıştırıyor.
◊ Diyelim erkek arkadaşın var. Adamın yanında gece uyumadan ASMR falan mı açıyorsun?
Belki de o yüzden bekârımdır, bilmiyorum (gülüyor). Aslında hiç denk gelmedi. Kulaklığı takıyorum.
◊ Plansız hareket edemezmişsin...
Evet.
◊ Yarın arasam, “Kahve içelim” desem, gelmez misin? Bir gün önceden söylemem mi gerekiyor?
Tabii, bununla ilgili plan yapmamız gerekiyor. Çok acayip ve zor bir şey, mesela “Geldim, evinin yanındaki kafedeyim” bile desen bunu yapamam, olmaz.
◊ Yakın arkadaşın olsa...
Yakın arkadaşım bilir ve zaten beni son dakikada aramaz. İki özel durum var; önden söylemeli, bir de mesaj atacak.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:48
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 25 Ekim 2025 08:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















