Nerde Şam Nerde Bağdat Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuruda bulunuyor.
Türkiye ekonomisinin en kötü yılı benim belleğimde 1979 olarak kayda geçmiştir. Döviz bitmişti. Akreditif transferleri 18 ay gecikmeyle yapılıyordu. Sabit kur rejimi yürürlükteydi. Banka faizlerini devlet belirliyordu. Her gün programlı olarak elektrik kesiliyordu. Benzin satışı karneye bağlanmıştı. Doğalgaz zaten yoktu. Fueloil zor bulunuyor, binalar düşük kalorili linyit yakarak ısıtılmaya çalışılıyordu. Kışın, özellikle Ankara’nın üstüne kükürtlü bir duman bulutu çöküyor, insanlar nefes almıyordu. Her malın bir resmi fiyatı vardı. Ama piyasada o fiyattan satılan mal yoktu. Karaborsa (serbest borsa) fiyatı ödenirse bulunmayan mal bulunabiliyordu. Solcu-sağcı (komünist-faşist) gençler birbirini öldürüyordu. Kürtçülük örgütlenmişti. Alevilere karşı baskılar uygulanıyordu. Polisler, öğretmenler “sol-sağ” olarak bölünmüştü. 1979’un ilk 10 ayında Başbakan Bülent Ecevit’ti. Ara seçimlerde Süleyman Demirel’in Adalet Partisi beş milletvekilliğinin beşini de kazanınca Ecevit görevinden ayrıldı yerine Demirel geldi. 24 Ocak 1980 kararlarıyla ekonomi toparlanmaya başladı. Ama hâlâ Cumhurbaşkanı seçilemiyordu. 12 Eylül Darbesiyle ülke siyasi kaostan çıktı.
COMECON (SOSYALİST) ÜLKELERİYLE TİCARETİ ARTIRMA
Ben, o yıllarda Koç Grubu’nda tüketim malları üretim ve dağıtımına bakan sanayi koordinatörüydüm. Ayrıca, grubun ülke dışı faaliyetini geliştirmeye çalışacaktım. Bu kapsamda Ram Dış Ticaret Genel Müdürü ve Tofaş Genel Müdür Yardımcısıyla birlikte Bulgaristan ve Romanya’ya gittik. Comecon (Doğu Bloku Ortak Pazarı) ülkelerinde dış ticaret, 16 sektörel “IMPEX” (İthalat-İhracat) şirketi tarafından yürütülüyordu. İlk durağımız Sofya idi. Otomobil, beyaz eşya, kumaş, işlenmiş gıda maddeleri gibi grupta üretilen malları satmak üzere görüşmelere başladık. Onlar da bize ihraç ürünlerini tanıtıyordu. Ancak sıra fiyata gelince müzakere tıkanıyordu. Böyle bir noktada karşımızdaki IMPEX Genel Müdürü, kızgın bir sesle bana Türkçe olarak “Nerde Şam, nerde Bağdat” dedi. Şaşırdım. Meğer bu “Ben ne diyorum, sen ne anlıyorsun” anlamında Osmanlı’dan kalan Bulgarca bir tabirmiş. Söze İngilizce devam ederek “Eğer sen benim 10 lira eden köpeğimi 110 liraya alırsan, ben de senin 5 lira eden kedini 105 liraya alırım” dedi. Anladık ki, bu şirketler dolar cinsinden yaptıkları ithalat kadar ihracat yapmakla yükümlüymüş. Bu sebeple, İthal edilen malın fiyatı ile ihraç edecekleri malın fiyatını ve miktarını aynı anda bağlamaları şartmış.
GELİR DAĞILIMI BOZULMASI
Eğer 30 liralık tıraş için 300 lira alabiliyorsan, 2 liralık simide 20 lira ödeyebilirsin. Eğer musluk contası değiştirmek için 400 lira istiyorsan, bir kilo elma için 100 lira ödeyebilirsin. Eğer maaşın ayda 300 bin lira ise, 1000 liraya kebap yiyebilirsin. Enflasyon yüzde kaç olursa olsun (GSYH’nin küçüldüğü dönemler hariç) fiyatlar artarken gelirler düşmez. Dağılımı değişir. Çünkü her fiyat bir gelirler (katma değerler) toplamıdır. Bu oyunda altta kalanlar, gelirlerini, satacak malları/hizmetleri olmadığı için artıramayanlardır. Gelir dağılımı bozan bundan daha önemli sebep ise “servet dağılımı eşitsizliğinin” artmasıdır. Servet dağılımı eşitsizliği “varlık fiyatları enflasyonunun, tüketici fiyatları enflasyonundan daha yüksek oranda yükselmesiyle” artar. Bu da; altın, emlak, hisse senedi, tahvil gibi “spekülatif/istifçi” varlık sahibi ailelerin, katma değer yaratmadan “sermaye kazancı” elde etmesini sağlar.
SON SÖZ: Varlık fiyatı artışı; ferdi geliri artırır, milli geliri artırmaz.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:27
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 18 Aralık 2025 05:01 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















