Masal masal matitas Serdar Tuncer
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com haber yayımlıyor.
Kemâlât teferruattan doğar! İnsanlar için de bu böyledir devletler için de. Büyük meselelerini halleden insan ve devletler, başkalarının nazarında küçük gibi görülen meselelere dair irade, teklif, iddia ve nihayet eylem ortaya koyabilirler. Yokluğu kimsecikler tarafından fark edilmeyecek bu nevi hususiyetler, var olduğu anda dışarıdan takdir ve hayranlıkla seyredilir ve buradan bir izzet, vakar ve heybet doğar. Büyük meselelerini halledemeyenler ise teferruat gibi gördükleri hususların ya varlığından bile haberdar değillerdir yahut fark ettikleri nüansları nasıl tatbik edeceklerini bilemez dahası isteseler de buna güç yetiremezler.
Tarih medeniyetlerin resmi geçit mekanı gibidir. Her dönemde farklı bir değerler sistemi yeryüzünün neredeyse tamamını biçimlendirir, renk ve şekil verir. Medeniyetler birbirleriyle enteresan ve ekseriyetle komplekssiz bir alışverişle yaparlar bu işi. Antik Yunan’daki bir tohum Roma’da fidan olur, Çin’de çiçeğe duran bir fide Endülüs’te meyve verir. Biri diğerinden beslenir, öteki yorumladığı berikini daha ileri taşır. Buna bir nevi gök kubbe inşası diyebiliriz sanırım. Gök kubbeyi inşa eden medeniyet, kendi değerler sistemini ulaşabildiği her yere taşır. Kavramlar, düşünce sistematiği, hayat yorumu, kültür ve sanat, teknoloji, ürün, dil, kıyafet, aklınıza ne gelirse. Bu ihraç işini yapış biçimi medeniyetin karakterine dair ip uçları verir bize. Kimisi nâzenin bir eda ile yapar davetini kimisi hoyrat bir icbar ile. Kiminin referansı aşkın olandır, ötelerdir; kimisi menfaatinden bir adım öteye geçemez. Kimisi diğerini de yaşatarak kendisine bir alan açar, kimisi diğerini ötekileştirip hayat hakkı tanımayarak var olmaya çalışır.
Biz vaktiyle kendi gök kubbesini zerafetle inşâ edip yeryüzüne muhabbetle revnâk veren, kemâlâtın her bir hususiyetinde hayranlıkla seyredildiği büyük bir medeniyetin çocuklarıydık. Kaybettik. At sürdüğümüz coğrafyayı, şenlendirdiğimiz beldeleri kaybettik. Hayata bakışımızı, yorumlayışımızı, duruşumuzu, derdimizi, vakarımızı, heybet ve izzetimizi, şahsiyetimizi, ufkumuzu, tefekkürümüzü, iddia ve teklifimizi, sanatımızı, lisanımızı, kıyafetimizi kaybettik. Biz bizi kaybettik, bigâne kaldık biz bize. Aşkla inşa ettiğimiz ve bizi sevmeyenlerin bile altında nefes almaktan memnun olduğu gök kubbe çöktü üstümüze, altında nefessiz kaldık. Üstümüz başımız toz toprak, kaşımız gözümüz yara bere, içimiz dışımız allak bullak, kala kaldık öylece.
Bu büyük sarsıntıdan uyanıp kendimize geldiğimizde başka bir değerler sisteminin inşa ettiği gök kubbenin altında uyandık. Madde boşluk kabul etmiyordu. Başkalarının kavramlarıyla kendimiz gibi düşünmeye, başkalarının kıyafetleriyle kendimiz gibi yürümeye, başkalarının şehirlerinde kendimiz gibi yaşamaya, başkalarının sisteminde kendimiz gibi var olmaya, başkalarının kelimeleriyle kendimizi tarif etmeye çabaladık ama beyhûde! Kalkamadık işin içinden! Bu dilemmanın orta yerinde biz bizi yitirdik.
Büyük meselesini halledemeyenler kervanına katıldığımız o günden itibaren küçük meseleleri hepten fark etmez olduk. Derken vaktiyle büyük olan meselelerimiz de küçülmeye başladı gözümüzde. İnsanın meselesi kadar büyük olduğu bu yangın yerinde ne kendimiz kalabildik ne başkası olabildik bir de baktık ki kendimize yabancı olmuşuz kendimiz.
Yıllar yılları kovaladı, az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik ve bir sabah uyandık ki Papa cenapları ziyaret etmiş ülkemizi. Ayinlerde mutadı olan kırmızı pabuçlarının yerine, bu toprakları kaybetmelerine ağıdın nişanesi olarak yorumlanan siyah pabuçlarıyla yönetmiş İznik’teki ayini. Ortaçağdan kalma ilkel kıyafetli Papa ve heyetini modern takım elbiseleri ve kravatlarıyla karşılamış hocalarımız. Külliye’de ilahi söyleyen hânende hanım kızlarımızın kılık kıyafetinden sâzendelerimizin ahvaline, seçilen repertuardan yorumun kalitesine kadar her bir şey ne bize benziyormuş ne de bir başkasına. Gökten üç elma düşmüş derken; birisi serencamı bilmeden neticeyi garipseyenlerin başına, birisi bu işlerin başladığı yeri idrak edip gittiği yere tahammülü olmayanların başına, birisi de masal masal matitas!
Görüntülenme:41
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 02 Aralık 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda
İletişim








En çok okunanlar


















