Kutunun gizemi: Bir Arda Güler yazısı
Haber Global sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
Arda Güler’in en iyi pozisyonunun ne olduğunu bilmiyorum. Ama sanırım bilmemek —o gizem, o merak, o yaratıcılık— işte bu, “futbol” dediğimiz oyunun en eğlenceli kısmı.
Bu hafta, İspanya milli takımında Fabián Ruiz'in yokluğunda De la Fuente’nin Pedri’yi birkaç metre daha geride konumlandırdığını gördük. Bu, sık sık gündeme gelen bir tartışma: Normalde De la Fuente, Kanaryalı oyuncunun on numara gibi oynamasından hoşlanıyor ya da bu durum onun işine geliyor.
Oysa Flick’in yönetiminde Pedri daha geride, önünde tüm sahayı görebildiği bir pozisyonda oynuyor.
Her halükârda, sakatlıklar ve zorunlu değişikliklerle dolu bir haftada, Pedri Elche’deki maçtan alkışlarla ayrıldı ve Gürcistan'ın teknik direktörü Willy Sagnol tarafından övgüyle anıldı.
Kısacası, tartışma yeniden alevlendi.
İlginçtir ki, bu günlerde Real Madrid de çok benzer bir ikilemle karşı karşıya:
Arda Güler nerede oynamalı?
Bir orta saha mı, yoksa bir on numara mı?
Ve hangisi takıma daha faydalı?
Kimsenin gözünden kaçmıyor:
Türk futbolcu, bu sezonun başında Mbappé ile özel bir uyum yakaladı.
Fransız yıldız, Real Madrid’e geldiğinden beri en iyi dönemini yaşıyor; bunda hem —Jorge Valdano ile yaptığı söyleşide itiraf ettiği gibi— kilo vermesinin, hem de Güler’in araya attığı hızlı, keskin pasların büyük payı var.
Arda, oyuna hem hız hem de hassasiyet katıyor ve Mbappé’yi sürekli avantajlı pozisyonlarda buluşturuyor.
Üstelik gol vuruşu da var —öğrenilmez bir yetenek.
Kâğıt üstünde düşünüldüğünde, onu o bölgeden uzaklaştırmak delilik gibi görünüyor.
Yine de birçok kişi, Arda’nın daha geride, oyunu kuran bir “organizator” olarak oynaması gerektiğini savunuyor.
Real Madrid’in uzun süredir özlemini çektiği türden bir oyuncu bu.
Bazıları ise Bellingham–Güler ikilisini, top çıkarırken sırayla görev değişen, dinamik bir merkez orta sahada hayal ediyor: Bir pozisyonda Türk oyuncu topu ileri taşıyor, İngiliz yıldız savunmada toparlıyor. Bir sonrakinde tam tersi.
Teoride kulağa hoş geliyor ama bu daha çok büyülü düşünceler dünyasına ait bir fikir olabilir; gerçeklerin dünyasına değil.
Futbolda da siyasette de “kusursuz çözüm”lere genelde güvenilmez.
Kısa bir hikâyeBir keresinde bir arkadaşım okula Küba’dan gelen ahşap bir sandık getirmişti.
Babası hediye etmişti.
Sandığın üzerinde bir delik vardı; içine bir bozuk para atıyor, sonra da nasıl açılacağını bulmaya çalışıyordun.
Eğer açabilirsen, içindeki bütün parayı sen alıyordun.
Hepimiz sırayla denedik.
Saatlerce uğraştık ama o lanet kutuyu açmayı kimse başaramadı.
Arkadaşımız ise her gün bizim harçlıklarımızı topluyordu.
“Benim kuşağımın en parlak zekâları,” diyeceğim, “o gizemli kutu karşısında çaresiz kaldılar.”
Ta ki bir gün sınıfın “sınıfta kalan” öğrencisi sinirlenip kutuyu yere fırlatıp kırana kadar.
Kutu parçalandı ve içindeki basit açılma mekanizması gözler önüne serildi.
İşte o zaman, hepimiz kutunun nasıl açıldığını anlamış olduk.
Doğrusu bu hikâyenin tam olarak bir “dersi” var mı bilmiyorum.
Tıpkı Arda Güler’in en iyi pozisyonunun ne olduğunu bilmediğim gibi.
Ama sanırım bilmemek —o gizem, o merak, o yaratıcılık—
işte futbolun eğlencesi tam da bu.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:42
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 14 Ekim 2025 14:30 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















