Korktuğum olmadı Sözcü Gazetesi
Ankara24.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Ekonomimizin, yüksek enflasyondan daha müzmin (kronik) derdi “cari açık”tır. Cari açık, ülkenin döviz gelirlerinin, döviz giderlerinden az olmasıdır. Hal böyle olunca, ithalat için “cari açık” kadar dış borç almak gerekir. Cari açık sürdükçe alınan borçlar birikerek “dış borç stoku” oluşturur. Bu sefer de ortaya, yıllık cari açığı finanse etmenin yanında bir de dış borçların faizlerini ve anapara taksitlerini ödeme mecburiyeti çıkar. Bunun da üstüne, ödemeler aksayıp, ekonomi krize girmesin diye “borç dövizle döviz rezervi” oluşturmak için ilave dış borç alma zorunluluğu biner. Bu sarmaldan kurtulmanın “tek yolu” ulusal ekonomiyi “cari fazla” veren bir yapıya dönüştürmektir. İktisatçılarının “dış borç almadan kalkınamayız” önermesine abone olduğu, siyasetçilerinin de halkı sıkmadan “eser yaratmak için dış borç almakla” övündüğü ülkemizde, bu dönüşümün gerçekleşmesi zordur. İşin daha ilginci, “resmen” cari açık veren Türkiye’nin “hakikatte” cari açık vermediğidir. Bunun ispatı basittir. Halkın yurt içinde istiflediği ithal altınların değeri ile zenginlerimizin yurt dışında tuttuğu servetlerinin toplamı, Türkiye’nin “net dış borç” stokundan büyüktür. Bu altınların ve servetin kaynağı da “cari işlemler fazlasından” başka bir şey olamaz.
ENFLASYONLA MÜCADELE YÖNTEMİ
Friedman “Enflasyon her yerde ve her zaman parasal bir olgudur” der. Demek ki, olgunun merkezinde bir “para” var. İşe girişmeden önce bu paranın sert mi, yumuşak mı olduğunu bilmek şarttır. Parası döviz (sert para/hard currency) olan ülkelerde, standart teoriye göre enflasyon, para miktarının üretimden hızlı artması yüzünden oluşur. Aynı mantıkla “dezenflasyon” da ancak para miktarının, üretimden az artırılmasıyla gerçekleşebilir. Akılda kalması gereken şudur: Milli gelir büyümesi yavaşlamadan, kamu harcamaları dizginlenmeden, halk sıkıntı çekmeden enflasyon inmez. İnmesi gereken enflasyon ne kadar yüksekse, sıkıntı o kadar derin olur ve uzun sürer. Öyle üretimi artırarak enflasyonu indirme diye bir şey şimdiye kadar yaşanmamıştır. TL yumuşak paradır (soft currency). Dolayısıyla bizim enflasyonla mücadele programımız, parası sert (hard currency) ülkelerdeki uygulamalara tam uymaz. Bizim, standart önlemlere ilaveten döviz fiyatını baskılayarak yumuşak TL’yi biraz sertleştirmemiz şarttır. Bunun için “yüksek faiz-düşük kur” politikası izlenir. Bu politika “cari açığın büyümesi” riskini beraberinde getirir.
CARİ AÇIK BÜYÜYECEK
Enflasyonla mücadelenin başladığı 2023 yılında cari açık 45.1 milyar dolar olmuştu. 2024’te petrol fiyatlarının gerilemesiyle 10.5 milyar dolara indi. Bu sonuç, döviz fiyatının baskılandığı bir ortamda adeta bir mucizeydi. Bu yıl yani 2025’te 22 milyar dolarlık bir cari açık oluşması bekleniyor. Geçen yıla göre yükselse de mevcut “değerli TL” ortamında çok iyi bir rakam. Türkiye’nin uzun yıllar “cari açık/milli gelir” oranının ortalaması %3’tür. Bu yılki açığın milli gelire oranı %1.5’in altında kalacak. Bu bastırılmış dolar yüzündendir. Ölçüm doğru değildir. %2 demek daha gerçekçidir. Şu ana kadar cari açık sorun çıkarmadı. Ama cari açık hem parasal hem de miktarsal olarak büyüme eğilimine girdi. Birim ihracat değeri artışı, birim ithalat değeri artışına göre geriledi. Özetle cari açıkta bahar yılları geride kaldı. İhracata verilen kur desteği ve kredi kolaylıkları mutlaka sürmeli. Cari açık patlarsa dövizi tutmak zorlaşır. Enflasyonla mücadele tökezler.
SON SÖZ: Ne kapitalizm, ne sosyalizm; tek yol turizm.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:33
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 16 Kasım 2025 05:02 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















