Kısa yoldan popülerlik tabelası
Sabah sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
Bir şehir tabelası, birkaç kare fotoğraf ve bir sosyal medya paylaşımı... Ankara'nın merkezi Kızılay'da Kennedy Caddesi üzerindeki 'Kızılay' yön tabelasına bir gencin tutunup poz verdiği karelerin sosyal medyada dolaşıma girmesiyle başlayan hikaye, birkaç gün içinde ülke geneline yayılan bir gençlik akımına dönüştü.

İlk paylaşımı yapan kişinin "En Ankara fotoğrafım" gibi etiketlerle paylaştığı görüntüler kısa sürede binlerce beğeni ve paylaşım aldı. Benzer kareleri çekenler peş peşe ortaya çıkınca aynı pozu yeniden üretmek adeta bir ritüele dönüştü. İlk kıvılcımın ardından gençler, aynı pozu kendi şehirlerindeki yön tabelalarında, meydanlardaki levhalarda ve simgesel noktalarda tekrarlamaya başladı; Ankara'da başlayan bu akım İstanbul, İzmir ve Anadolu'nun bir çok iline hızla sıçradı.

RİSKLİ DAVRANIŞLAR SIRADANLAŞABİLİYOR
Algoritmaların da bu süreçte belirgin bir rolü var. Platformlar, ilgi gören içerikleri daha fazla kişiye gösteriyor; böylece akım sadece büyümüyor, aynı zamanda normalleşiyor. Birkaç gün önce kimsenin aklına gelmeyen bir hareket, bir anda "herkesin yaptığı bir şey" haline gelebiliyor.

Toplu davranış bu şekilde oluşuyor: Ne kadar çok görürsek, o kadar çok benimseniyor. Tam da bu yüzden sosyal medya akımları, eğlenceli birer trend olmanın ötesine geçiyor; gençlik kültürünü şekillendiriyor, bazen riskli davranışları bile sıradanlaştırabiliyor. Bir fotoğrafın, bir jestin kısa sürede fenomenleşmesi, dijital çağda davranışların nasıl çoğaldığını gösteren güçlü bir tablo sunuyor. Biz de Psikolojik danışman Aleyna Nazlıcan Yıldız ile bu akımların psikolojik yönünü konuştuk.

Aleyna Nazlıcan Yıldız / Psikolojik Danışman
HERKES YAPIYORSA TEHLİKELİ DEĞİLDİR
Gençlerin tabelalara çıkıp poz vermesi sadece bir fotoğraf değil; gençlerin kimlik arayışı ve "görünür olma" ihtiyacının bir yansımasıdır. Akran etkisi bu yaşta çok güçlüdür; birinin yaptığı davranış kolayca akıma dönüşür. Gençler paylaşmadıklarında görünmez olduklarını hissediyorlar ve görünürlüğü bir ihtiyaç gibi yaşıyorlar. Sosyal medyada binlerce kişi tarafından fark edilmek, eski kuşaklardaki küçük çevre popülerliğinin yerini aldı. Bu nedenle bu davranış hem sınır deneme hem de "ben buradayım" deme biçimidir.
Bu akım sadece paylaşma baskısından değil; gençlerin değer görme, ait olma ve onaylanma ihtiyacından besleniyor. Popüler kültür "Görünürsen varsın" mesajı veriyor ve gençlerde risk–sonuç ilişkisi tam gelişmediği için "hemen paylaşma ve beğeni alma" baskısı güvenlikten önce gelebiliyor. Sosyal medyada aldıkları beğeni sayıları gençler için bir tür öz değer ölçütüne dönüşüyor. Bu da gerçek kimlikle dijital kimlik arasında bir ayrım yaratıyor; gençler dijital kimliklerinde daha cesur davranarak riskli trendlere yöneliyor.
Sosyal medya tehlikeyi normalleştiriyor ve estetikleştiriyor; gençler riskli davranışları "cesur ve eğlenceli" olarak görmeye başlıyor. Sürekli maruz kalma "Herkes yapıyorsa tehlikeli değildir" yanılgısını yaratıyor. Dijital dünyada risk–sonuç değil, risk–ödül ilişkisi öne çıkıyor. Bu yüzden gençlerin içsel motivasyonlarını güçlendirmek, tehlikeyi kendilerinin fark etmelerini sağlamak önemlidir.
Ailelerin yasaklayıcı değil, anlayıcı bir dil kullanması gerekir. "Bu senin için neden önemliydi?", "Seni riske atan şey neydi?", "Bunu yapmak sana nasıl hissettirdi?" gibi sorular gençte içsel farkındalık yaratır. Yasak davranışı bastırır; anlamaya dayalı iletişim davranışı dönüştürür.
AKIMLARI TAKİP ETMEK ÖNEMLİ
Bir akımın riskli hale geldiği nokta, gençlerin kararlarını kendi istekleriyle değil dış baskıyla almasıdır. Davranışın güvenliğini sorgulamadan yapmak, görünürlüğü sağlığın önüne koymak, beğeniye bağımlı karar vermek ve arkadaş baskısıyla davranmak akımın artık masum olmadığını gösterir.
Genç dışsal etkilerle hareket etmeye başladığında risk, eğlencenin önüne geçer.
Tehlikeli akımların artması, gençlerin dijital kalabalık içinde kimlik oluşturmaya çalışmasının sonucudur. Gençler artık davranışları binlerce kişiden aynı anda görüyor ve bu "yaygınlık" tehlikeyi sıradanlaştırıyor. Sosyal medyada ikinci bir kimlik taşıyan gençler, görünür olmak için riskli davranışlara daha açık hale geliyor. Görülme ve değer görme ihtiyacı doğru desteklenmezse uç davranışlar artabiliyor.
Sosyal medyanın sunduğu "kısa yoldan popülerlik" gençlerin hızlı ödüle yönelmesine ve sosyal karşılaştırmanın sertleşmesine neden oluyor. Gençler çoğu zaman "üstün olmak için" değil, "geride kalmamak için" risk alıyorlar.
Durumu takip etmeye devam edin, Ankara24.com her zaman en yeni haberleri sunuyor.

İlk paylaşımı yapan kişinin "En Ankara fotoğrafım" gibi etiketlerle paylaştığı görüntüler kısa sürede binlerce beğeni ve paylaşım aldı. Benzer kareleri çekenler peş peşe ortaya çıkınca aynı pozu yeniden üretmek adeta bir ritüele dönüştü. İlk kıvılcımın ardından gençler, aynı pozu kendi şehirlerindeki yön tabelalarında, meydanlardaki levhalarda ve simgesel noktalarda tekrarlamaya başladı; Ankara'da başlayan bu akım İstanbul, İzmir ve Anadolu'nun bir çok iline hızla sıçradı.

RİSKLİ DAVRANIŞLAR SIRADANLAŞABİLİYOR
Algoritmaların da bu süreçte belirgin bir rolü var. Platformlar, ilgi gören içerikleri daha fazla kişiye gösteriyor; böylece akım sadece büyümüyor, aynı zamanda normalleşiyor. Birkaç gün önce kimsenin aklına gelmeyen bir hareket, bir anda "herkesin yaptığı bir şey" haline gelebiliyor.

Toplu davranış bu şekilde oluşuyor: Ne kadar çok görürsek, o kadar çok benimseniyor. Tam da bu yüzden sosyal medya akımları, eğlenceli birer trend olmanın ötesine geçiyor; gençlik kültürünü şekillendiriyor, bazen riskli davranışları bile sıradanlaştırabiliyor. Bir fotoğrafın, bir jestin kısa sürede fenomenleşmesi, dijital çağda davranışların nasıl çoğaldığını gösteren güçlü bir tablo sunuyor. Biz de Psikolojik danışman Aleyna Nazlıcan Yıldız ile bu akımların psikolojik yönünü konuştuk.

Aleyna Nazlıcan Yıldız / Psikolojik Danışman
HERKES YAPIYORSA TEHLİKELİ DEĞİLDİR
Gençlerin tabelalara çıkıp poz vermesi sadece bir fotoğraf değil; gençlerin kimlik arayışı ve "görünür olma" ihtiyacının bir yansımasıdır. Akran etkisi bu yaşta çok güçlüdür; birinin yaptığı davranış kolayca akıma dönüşür. Gençler paylaşmadıklarında görünmez olduklarını hissediyorlar ve görünürlüğü bir ihtiyaç gibi yaşıyorlar. Sosyal medyada binlerce kişi tarafından fark edilmek, eski kuşaklardaki küçük çevre popülerliğinin yerini aldı. Bu nedenle bu davranış hem sınır deneme hem de "ben buradayım" deme biçimidir.
Bu akım sadece paylaşma baskısından değil; gençlerin değer görme, ait olma ve onaylanma ihtiyacından besleniyor. Popüler kültür "Görünürsen varsın" mesajı veriyor ve gençlerde risk–sonuç ilişkisi tam gelişmediği için "hemen paylaşma ve beğeni alma" baskısı güvenlikten önce gelebiliyor. Sosyal medyada aldıkları beğeni sayıları gençler için bir tür öz değer ölçütüne dönüşüyor. Bu da gerçek kimlikle dijital kimlik arasında bir ayrım yaratıyor; gençler dijital kimliklerinde daha cesur davranarak riskli trendlere yöneliyor.
Sosyal medya tehlikeyi normalleştiriyor ve estetikleştiriyor; gençler riskli davranışları "cesur ve eğlenceli" olarak görmeye başlıyor. Sürekli maruz kalma "Herkes yapıyorsa tehlikeli değildir" yanılgısını yaratıyor. Dijital dünyada risk–sonuç değil, risk–ödül ilişkisi öne çıkıyor. Bu yüzden gençlerin içsel motivasyonlarını güçlendirmek, tehlikeyi kendilerinin fark etmelerini sağlamak önemlidir.
Ailelerin yasaklayıcı değil, anlayıcı bir dil kullanması gerekir. "Bu senin için neden önemliydi?", "Seni riske atan şey neydi?", "Bunu yapmak sana nasıl hissettirdi?" gibi sorular gençte içsel farkındalık yaratır. Yasak davranışı bastırır; anlamaya dayalı iletişim davranışı dönüştürür.
AKIMLARI TAKİP ETMEK ÖNEMLİ
Bir akımın riskli hale geldiği nokta, gençlerin kararlarını kendi istekleriyle değil dış baskıyla almasıdır. Davranışın güvenliğini sorgulamadan yapmak, görünürlüğü sağlığın önüne koymak, beğeniye bağımlı karar vermek ve arkadaş baskısıyla davranmak akımın artık masum olmadığını gösterir.
Genç dışsal etkilerle hareket etmeye başladığında risk, eğlencenin önüne geçer.
Tehlikeli akımların artması, gençlerin dijital kalabalık içinde kimlik oluşturmaya çalışmasının sonucudur. Gençler artık davranışları binlerce kişiden aynı anda görüyor ve bu "yaygınlık" tehlikeyi sıradanlaştırıyor. Sosyal medyada ikinci bir kimlik taşıyan gençler, görünür olmak için riskli davranışlara daha açık hale geliyor. Görülme ve değer görme ihtiyacı doğru desteklenmezse uç davranışlar artabiliyor.
Sosyal medyanın sunduğu "kısa yoldan popülerlik" gençlerin hızlı ödüle yönelmesine ve sosyal karşılaştırmanın sertleşmesine neden oluyor. Gençler çoğu zaman "üstün olmak için" değil, "geride kalmamak için" risk alıyorlar.
Görüntülenme:33
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 23 Kasım 2025 07:02 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda
İletişim








En çok okunanlar



















