Kayıp telefon krizi: İsrail devlet yapısında derin çöküşün fotoğrafı Dış Haberler
Ankara24.com, Haberturk kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
İsrail kamuoyu günlerdir tek bir soruya kilitlenmiş durumda: “O telefon nerede?” Askeri Başsavcılık görevinden alınan Tümgeneral Yifat Tomer-Yerushalmi’ye ait olduğu düşünülen cep telefonu, sıradan bir dijital cihaz değil, devletin sinir uçlarına dokunan bir kriz unsuru haline geldi.
İsrail güvenlik kaynaklarına göre cihazın içinde, yalnızca kişisel yazışmalar değil; üst düzey askeri yetkililerle yapılan gizli görüşmelerin kayıtları, emir zincirine dair mesaj trafiği ve özellikle Gazze işgali sırasında yaşanan ihlallere ilişkin belgeler yer alıyor. Bu nedenle telefonun kaybolması, Tel Aviv yönetiminde yalnızca bir soruşturma konusu değil, doğrudan bir “devlet güvenliği” krizi olarak görülüyor. İsrail medyası, hükümetin olayı örtbas etmeye çalıştığını, ancak iç istihbarat birimleriyle askeri polis arasındaki koordinasyonsuzluğun paniği büyüttüğünü yazdı.
Gazze işgali sonrasında İsrail’in kurumsal bütünlüğü ciddi şekilde sarsılmış durumda. Siyasi liderlik, kontrolü kaybetmemek için yargı, ordu ve istihbarat üzerinde baskı kurarken; bu baskının alt halkalarında panik, suskunluk ve karşılıklı suçlamalar hızla artıyor. Kayıp telefon olayı da bu baskının doğrudan bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Haaretz gazetesi, “Bu yalnızca bir kadının telefonu değil; İsrail devlet mekanizmasının karanlık yüzüne tutulan bir ayna,” yorumunu yaptı.
Skandalın Kaynağı: Sde Teiman İşkence Görüntüleri
Skandal, İsrail ordusunun kontrolündeki Sde Teiman gözaltı merkezinde bir Filistinlinin askerler tarafından darbedildiğini gösteren görüntülerin sızdırılmasıyla başladı. Video ülke içinde ve uluslararası arenada şok etkisi yaratırken, asıl tartışma görüntülerin nasıl sızdığı ve kimlerin bundan önceden haberdar olduğu üzerine yoğunlaştı. İddialara göre görüntüler, ordu içindeki bir WhatsApp grubunda paylaşıldı ve grupta askeri savcı Tomer-Yerushalmi de bulunuyordu.
Yerushalmi’nin videoyu Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’ye, Savunma Bakanı Yoav Gallant’a veya hükümetin hukuk müşavirine iletmemesi, büyük bir skandal olarak değerlendirildi. Hakkında “gizleme”, “yanıltıcı beyan hazırlama” ve “soruşturmayı engelleme” suçlamalarıyla soruşturma açıldı. Channel 12 televizyonu, “Bu dosya, İsrail ordusunun kendi içinde bile adalet mekanizmasını kaybettiğinin göstergesidir,” yorumunu yaptı.
Hertzelia Sahilinde Seferberlik: Devletin Kaybolan HafızasıYerushalmi’nin gözaltına alınmadan saatler önce telefonunun ortadan kaybolması, krizi büyüttü. Tel Aviv yakınlarındaki Hertzelia sahilinde dalgıçlar, gönüllüler, ZAKA ekipleri ve metal dedektörlü siviller geniş çaplı bir arama operasyonu başlattı. Bir yanda siviller ve maceracılar, diğer yanda istihbarat yetkilileri ve askeri polis aynı kumsalda tek bir hedef için buluşmuştu: Kayıp telefon.
Haaretz, olayı “devletin çöküşünün görsel temsili” olarak niteledi ve “İsrail bugün denizde bir telefon aramıyor; kaybettiği güven duygusunu arıyor,” değerlendirmesini yaptı. Jerusalem Post ise, “İsrail ordusu kendi içinde düşman üretme sınırını aştı,” yorumunu yaptı. Polis yetkilileri, telefonun bulunması hâlinde devletin üst kademelerinde görevden alma ve yargı süreçlerinin kaçınılmaz olacağını kabul ediyor.
Gazze İşgali Sonrası Derin ÇatlaklarGazze işgali, İsrail ordusunun yalnızca cephede değil, devlet yapısının tüm katmanlarında derin kırılmalar oluşturdu. 7 Ekim’den sonra Şabak (İç Güvenlik Teşkilatı) ve Aman (Askerî İstihbarat) arasında başlayan suçlamalar zinciri, askeri hiyerarşiyi zayıflattı. Gazze’deki hedeflerin siyasi kaygılarla belirlenmesi, sivillere yönelik saldırıların artması ve uluslararası baskının büyümesi, ordunun kendi içinde rahatsızlığı artırdı.
Haaretz, “Gazze işgali, İsrail devletinin kurumsal direncini parçaladı; yargıdan istihbarata kadar tüm yapılar siyasal baskıyla yeniden şekilleniyor,” yorumunu yaparken; Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, “Netanyahu, devleti bir savaş aracına çevirdi; şimdi direksiyon kilitlendi, tekerlekler kopmaya başladı,” diye yazdı.
Yargı, Siyaset ve Çöküşün Psikolojisi
İsrail’de yargı uzun süredir iktidar ile çatışma içinde. Gazze işgaliyle birlikte iktidar, askeri savcılık ve yüksek yargı üzerinde görünür bir baskı kurdu. Yerushalmi dosyası da bu baskının en dramatik örneklerinden biri oldu. Tel Aviv Sulh Mahkemesi, Yerushalmi’nin duruşmalarında görüntü alınmasını yasaklayarak kurum içi paniğin üstünü örtmeye çalıştı.
Yerushalmi bir süre önce evinde aşırı doz ilaç almış halde bulundu ve hastaneye kaldırıldı. Polis, olayı “intihar girişimi” olarak kayda geçti. Bu durum, devlet içindeki krizlerin bireylerin ruhsal dünyasına nasıl yansıdığını gösteriyor. Eski general Amos Yadlin, “Artık asker devletten korkuyor; hukukçular ise devletle vicdanları arasında sıkışıyor” dedi.
Uluslararası Tepkiler ve İsrail’in YalnızlaşmasıKayıp telefon krizi, askeri işkence görüntüleri ve Gazze işgaliyle birlikte artan sivil kayıplar, yalnızca İsrail içinde değil, dünya genelinde de büyük tepki doğurdu. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve bazı yetkililer hakkında hazırladığı dosyalar sürerken, Avrupa basını İsrail ordusunu “delil saklamak” ve “sistematik işkenceyi örtbas etmekle” suçladı.
Washington yönetiminin bazı kanatları bile, Netanyahu iktidarının devlet sistemini felç ettiğini ifade ediyor. Haaretz, ilişkiler için “stratejik soğuma dönemi” ifadesini kullanırken, Avrupa basını İsrail’i artık “müttefik değil, siyasi yük” olarak nitelendiriyor.
Netanyahu Dönemi: Zafer Söyleminden Kurumsal ÇöküşeBaşbakan Netanyahu, Gazze işgalini “İsrail’in güvenlik mücadelesi” olarak sunmaya çalışırken, bugün devletin tüm bürokratik sütunlarının sarsıldığı bir tabloyla karşı karşıya. Gazze işgali sadece askeri bir operasyon değil, devlet mekanizmasının bütün dokusunu çürüten bir süreç haline geldi. Orduya güven sarsıldı, istihbarat kurumları birbirini suçlamaya başladı, yargı artık bağımsız değil. İstifalar, görevden almalar, soruşturmalar ve intihar girişimleri, İsrail tarihinde benzeri az görülmüş bir kurumsal çöküşün işaretleri haline geldi.
Netanyahu’nun “ulusal birlik” söylemi yerini korkuya, güvensizliğe ve devlet-toplum arasındaki bağın kopuşuna bıraktı. Haaretz yazarı Anshel Pfeffer, “Netanyahu’nun İsrail’i, güç adına hukuku, güvenlik adına özgürlüğü feda etti. Ortaya çıkan tablo, başarısız bir rejimin aynasıdır,” diye yazdı.
Bugün İsrail’in Hertzelia sahilinde aradığı bir telefon değil; kaybolmuş bir devlet aklı, çöken bir sistem ve inancını yitiren bir toplumdur.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:26
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 09 Kasım 2025 16:18 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















