Gerisini sen anla! Serdar Tuncer
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Birinci bölüm: Her yere yetişmeye çalışırken kendilerine geç kalanlar
Böyleydik biz. Okula yetişmeye çalışırken oyuna, derse yetişmeye çalışırken okumaya, işe yetişmeye çalışırken aileye, toplantıya yetişmeye çalışırken namaza, eve yetişmeye çalışırken tuvalete, para kazanmaya çalışırken dostlara; yani senin anlayacağın cancağzım, hep bir şeylere yetişeceğim diye hep bir şeye geç kalan insanlardık.
Zaman çok hızlı akıyor dedik, çok meşgulüz dedik, çok işimiz var dedik çıktık işin içinden. Bahane bulmak kolaydı ve bedavaydı çünkü. İnsan kendi eksiğini itiraf etmekte ne kadar tembelse, suçu bir başkasına atmakta o kadar mahirdi. Hatayı yapan hep bizdik ama suç hep başkalarının oldu bu yüzden.
Durmak aklımıza gelmedi, biraz yavaşlamak, fark etmek ve terk etmek, biraz istiğna ve iktifa biraz, gelmedi aklımıza hiç. Başımızı iki elimizin arasına alıp, yahut karşımıza alıp kendimizi iki dertleşmek, bir soru sormak gelmedi aklımıza. İşimize gelmedi, aklımızdan çok. Sormak tercih yapmaktı ve tercih yapmak bedel ödemek. Ne o soruyu soracak kadar akıllı olabildik, ne o tercihi yapacak kadar samimi ne de o bedeli ödeyecek kadar cesur. Oturmadıysak bir masada kendimizle kendimiz baş başa, kırmadıysak okkalısından iki çift lafın belini, dahası kırmadıysak kendimizin kafasını gözünü bundandır hep. Ne ‘fe eyne tezhebun?’ a vaktimiz oldu bizim ne ‘quo vadis?’e.
Biz bir şeye geç kalmamak için başka bir şeye geç kalanın kendimiz olduğunu zannediyorduk. Bir de baktık ki her şeye yetişmeye çalışırken geç kaldığımız aslında kendimizmişiz!
İkinci bölüm: Yaşamaya çalışırken hayatı ıskalayanlar
Bahçemizde açan çiçeği, penceremize konan kuşu, üstümüzde salınan bulutları, yüzümüzü okşayan rüzgarı, penceremize vuran yağmuru, ayağımıza dökülen yaprakları, her akşam ufukta kaybolan güneşi, annemizin şefkatli bakışlarını, babamızın duaya açılan ellerini, çocuğumuzun gözlerindeki tebessümü, rüzgarın nazlı uğultusunu, kuşların zarif cıvıltısını, minareden yükselen daveti, yaşamayı yaşamak kılan her bir şeyi diyorum yani, sen anla; görmediysek, duymadıysak, anlamadıysak hep bir sebebi vardı.
Meşguldük, çok işimiz vardı ve zordu yaşamak.
Yaşamak dediğin bütün bunları görmek, duymak ve anlamak için verilmişti oysa insana. İnsan dediğin; kendisine yaşamayı lütfedeni tanısın, bilsin, sevsin diye yaratılmıştı oysa. Bir sebebi vardı bu yangın yerine gelişimizin ve kalıcı değildik burada, gideceğimiz bir başka yer vardı bizim.
Bir hazin unutuş ve zannediş öyküsüydük biz!
Kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi unuttuk. Bilmesek de olacak şeyleri bilmek için tükettik ömrü, olmasak da olacak şeyleri olmak için harcadık. Çıktığımız uzun yolculukta nefeslendiğimiz ağaç gölgesini varacağımız yer zannettik. Giderken geride bırakacağımız şeyleri artırma derdine düşünce, varacağımız yerde bizi bekleyecek şeyleri biriktirmeyi hatırlamaz olduk. Rüyayı gerçek sandık diyeyim, gerisini sen anla!
Şimdiki zaman çekimi: Proje iptal hocam
İlerleyen zamanlarda birileri çıkar da bizim yaşadığımız dönemlere dair bir belgesel hazırlayacak olursa, onlara zamane insanının ahvalini anlamaları için belki yardımcı olur diye başladım yazıya. Fakat kendine geç kalmak ve hayatı ıskalamak bahsinde insanoğlunun bugün dünden perişan durumda olduğunu dolayısıyla yarın da bugünden beter hale geleceğini düşününce yazı gelecekteki anlamını kaybetti. Bu yazıyı geçmişe gönderme imkanımız olsa belki bir kıymeti olurdu ama o da şimdilik imkansız.
Sadettin Ökten Bey Hocama; yaşadığımız zamanlardan, hızdan, hazdan, dijitalizmden, yapay zekadan, dünyanın hal ve gidişinden şikayet edip ne olacak halimiz diye sorduğumda demişti ki: Bu çağ da Allah’ın ‘ol!’ emriyle oldu, O dilemeseydi böyle olmazdı!
Yaşadığı zamanla, anlamsızlıklarla, yanlış işlerle meşgul olması da insanın kendisine geç kalmasına ve hayatı ıskalamasına bir sebep galiba. Dışımızda yaşananlarla kavga ettiğimiz vakitler boyunca içimizde yaşatmamız gerekenleri tehir ediyoruz. Değiştirilmesi gereken her şey için sızlandıkça değiştirebileceğimiz bir şeyi ihmal ediyoruz.
Kendinden başlamalı insan ve şimdiden. Yazıyı bitirdiği vakit gözlerini kapatıp kendi içine bir bakmalı mesela yahut başını kaldırıp gökyüzüne. Eline telefonu alıp annesinin sesini duymalı mesela yahut elinden telefonu bırakıp kendisini dinlemeli. Seccadeyi serip ağlamalı mesela ıskaladığı hayata yahut seccadeyi toplayıp yavaş yavaş yola çıkmalı yetişmek için kendisine.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:38
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 22 Kasım 2025 04:05 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar


















