Galatasaray da tüm planları bozan olay: TFF nin ne yapması gerektiğini açıkladı
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuruda bulunuyor.
Maçın skorundan bağımsız yazıyorum.
Ben Futbol Federasyonu Başkanı olsam, yarın sabah ilk işim Göztepe teknik direktörü Stanimir Stoilov’u danışman olarak atamak olurdu. Kulüp çalıştıran milli takım teknik direktörü oluyor da, danışman neden olmasın?
Çünkü bu adam çağdaş futbolun felsefesini öğretiyor. Başkanlara ve teknik direktörlere seminer verdirtirdim; “parayla değil akılla oynanan futbol”un ne demek olduğunu ondan dinlesinler diye.
Maliyeti 500 bin euro bile değil. Kurduğu kadronun toplam değeri 32.5 milyon euro. Yani bir Osimhen’in yarı fiyatına... Ama iki yıldır sahada oynattığı futbol, milyonluk kadroların bile hayalini kurduğu kadar zengin.
Geçen sezonun en önemli golcüsü Romulo’yu sattılar, çok kişi “bitti” dedi. O ise “şimdi başlıyoruz” dedi. Göztepe ne kimliğini kaybetti, ne inancını. Çünkü Stoilov, dar bütçenin, kısıtlı imkânların içinden sınırsız futbol çıkarmayı bilen bir karakter.
Örnek alınması gerek.
Maça gelince.
Kağıt üstünde Galatasaray, hem kalite hem teknik derinlik hem tecrübe bakımından elbette Göztepe’nin çok önünde. Ama futbol kâğıtta değil, sahada oynanıyor. İlk yarı boyunca farkı yaratan lider değil, Göztepe’ydi.
İzmir ekibi daha diri, daha istekli ve daha tehditkârdı. Efkan’ın erken golü sadece tabelayı değil, Galatasaray’ın oyun planını da altüst etti. Sarı-Kırmızılılar topa sahip olsalar da oyuna sahip olamadılar. Hücumda tıkanmış, pas kanallarında nefes alamayan bir takım gibiydiler.
Osimhen’in beraberlik golü ise ironik biçimde Efkan’ın hatalı pasından geldi. Futbol bazen böyle bir denge oyunu: Hata da kaderin parçası. Davinson’un direkten dönen şutu dışında Galatasaray’ın üretkenliği neredeyse yoktu.
Göztepe direniyordu, ama ilk yarının son dakikalarında Bokele’nin kırmızı kartı bütün dengeyi bozdu.
Galatasaray ikinci yarıya gerçek kimliğiyle çıktı.
Soyunma odasında bırakılan ilk yarı tedirginliği yerini hırsa ve enerjiye devretti. Sarı-Kırmızılılar tüm güçlerini sahaya koydu; tempo yükseldi, baskı arttı. Oyun adeta tek kaleye döndü.
İcardi’nin de girmesiyle hücum hattı bir anda canlandı. Arka arkaya ataklarda Göztepe savunması nefes almakta zorlanıyordu.
Tam anlamıyla bir kuşatma başladı. Göztepe iyice kapanmıştı; savunma hattı kale çizgisine kadar çekilmiş, direnen sadece kaleci Mateusz kalmıştı.
Polonyalı eldiven Osimhen’in, İcardi’nin şutlarını başarıyla çıkardı ama bir kaleci, Galatasaray gibi bir fırtınaya ne kadar direnebilirdi ki?
Sonunda o da dayanamadı. Önce Sara, ardından İcardi… Arka arkaya gelen goller sadece skoru değil, Göztepe’nin direncini de bitirdi.
Galatasaray’ın bu maçı kazanması elbette sürpriz değil. Kadro kalitesi, tecrübesi ve oyuna hükmetme alışkanlığıyla zaten favoriydi. Ama yoğun maç trafiği içinde, fiziksel yorgunluğa rağmen üç golle alınan üç puan profesyonel bir direncin göstergesi?
Ya Göztepe
İlk yarıda oynadıkları futbol, cesur bir meydan okumaydı. Topa dokunuşlarındaki özgüven, koşularındaki inanç, sanki “biz buradayız” diyordu. 10 kişi kalmasalar, maçın sonunda skor tabelasında ne yazardı, kimse bilemez.
Ama bir şey kesin. Göztepe, Galatasaray’ı zorlayacağını daha ilk düdükte belli etmişti. Stoilov'un puan planlarını belki de kırmızı kart bozmuştu.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:72
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 26 Ekim 2025 19:11 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















