Evin yolunu bulamayan çocukların hikâyesi Kültür Sanat Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
62. Altın Portakal Film Festivali’nden 7 ödül kazanan “Tavşan İmparatorluğu” filmi, 13. Boğaziçi Film Festivali’nde de yarışıyor. Altın Portakal’ın Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda en iyi film seçilen, kendisi de bu eseriyle en iyi yönetmen ödülüne layık görülen Yönetmen Seyfettin Tokmak ile filmini ve çocukluğun sinemaya yansımasını konuştuk. Filmi, önümüzdeki hafta Boğaziçi Film Festivali’nin seçkisinden izleyebilirsiniz.
Tavşan İmparatorluğu, illegal yoldan devletten maaş alabilmek uğruna babası Beko tarafından zorla engelli taklidi yaptırılan Musa’nın, kendisi gibi doğasından koparılıp tazı yarışlarında yem olarak kullanılan yaban tavşanlarını kurtarmak için verdiği mücadelenin hikâyesini anlatıyor. Çocukların gözünden hayatı okuyan film, yetişkinlerin iki yüzlülüğünden kaba şiddetine kadar rahatsız edici bir dünyayı da beyaz perdeye aktarıyor. Bir yandan da umuda kapı aralayan filmiyle ilgili Tokmak, “Tavşan İmparatorluğu çocukluk melankolisidir” ifadelerini kullandı.
ANA HİKAYE ÇOCUK CEZAEVİNDEN ÇIKTI
Uzun zamandır çocuklarla çalıştığını söyleyen yönetmen, “Tavşan İmparatorluğu’nun ana hikâyesi Ümraniye Çocuk Cezaevi’ndeki gönüllülüğümle başladı. Pandemi öncesi oradaki çocuklara kısa film dersleri verdim. Onların o depresif hallerine çok üzülüyordum. O kadar özel çocuk var ki, hangi noktada evin yolunu kaybettiklerini çok düşünüyordum. Bunu hikâyeye dönüştürürken, bir çocuk üzerinden, bütün coğrafyalardaki insanlara referans olabilecek, zamansız ve mekânsız bir film olsun istedim” dedi.
TAVŞANIN KAÇMAKTAN BAŞKA ÇARESİ YOK
Filminde tavşanları metafor olarak kullandığını belirten Tokmak, “Tavşan, kaçmaktan başka çaresi olmayan dünyanın en naif canlılarından biri. Tazıyı da erkek şiddetinin karanlık bir parçası yaptım. Çocukluğumda diğer çocukları çok gözlemlerdim. Filmi Elazığ’da çekerek çocukluğuma da dönmüş oldum. Küçük yaşımda babamı kaybetmiştim ama ben evimin yolunu bulabiliyordum. Cezaevindeki çocuklar bulamadıkları için oradaydılar. Film, birçok duygunun bütünü” şeklinde konuştu.
Seyfettin Tokmak
ÇOCUKLAR DA YAS TUTAR
Sinemada belli başlı klişeler vardır ve en çok izlenen filmler bu klişeler üzerine oturur. Bu klişelerden uzak, sadece çocukların dünyaları üzerinden bir film çekmenin riskler barındırıp barındırmadığını sorduğumda, “Komedi de yapsan içindeki duygularla yapmadığın sürece bir şey olmuyor. Çocukluk benim için o kadar kapsayıcı bir şey ki, Edip Cansever’in şu sözü, yeni senaryomun da ilk cümlesi: ‘Çocukluk bir gökyüzü gibidir, nereye gitsen ardından gelir.’ Çocuklarla ilgili çalışmamda çok içten bir süreç var. Ben sadece ‘Yıpranan ve horlanan bir yerde çocukluk nasıl varlığını sürdürebilir?’ sorusunun peşine düşerek o melankoliyi anlattım. Bir çocuğun annesini kaybettikten sonraki kederini göstermekti derdim. Çocuklarda melankoli çok konuşulmaz. Bir çocuğun da yas tutabileceğini görmüyorlar. Ben bunu Musa’yla anlatmak istedim, ama bunu anlatırken çok umutlu bir yere koydum. Özellikle son sahnesini büyülü bir havada çekmemin sebebi de o. Bir kız çocuğu dışında kadının olmadığı bir film yapma nedenim ise, kadın çekildiğinde geriye ne kaldığını çıplak bir şekilde göstermek istememdi” diye anlattı.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:12
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 05 Kasım 2025 04:02 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















