Erdoğan seçmeni ikna edemedi
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuruda bulunuyor.
Günlerdir İBB iddianamesini konuşuyoruz. Saray’ın gözde ekran yorumcularından, köşecilerden henüz “işte yolsuzluğun kanıtlandığı yer” diye bir ifadeye rastlayamadım.
İddianame öncesi ne dedilerse şimdi de aynı şeyi söylüyorlar.
Aslında tam da Erdoğan’ın istediği gibi, Saray medyasının yaklaşık 4 bin sayfayı didikleyip “suç” bulması beklenmez mi?
Hayır.
Onlar hükmü önceden vermiş. Didikleyenler, önce Ergenekon kumpası bugün de İmamoğlu operasyonuna tanık olanlar. Gerçeği görüp gösterenler.
Gerçek ne mi?
Daha ziyade gizli tanık ve muğlak “böyle değerlendirilmektedir” ifadelerine dayanan iddianame, tıpkı Ergenekon sürecinde olduğu gibi, bir örgütü ortaya çıkarmıyor.. Kendisini ele veriyor.
Rica ederim, şöyle bir örgüt tanımı olabilir mi:
“Ahtapot kolları gibi hareket eden ve belediyeleri ele geçiren Ekrem İmamoğlu soruşturma sefahatinden haberdar olması üzerine hızlandırılmış Cumhurbaşkanlığı aday adaylığını gündeme getirerek kurduğu suç örgütünün kamuoyu nezdinde tartışılmasını engellemeye çalıştığı anlaşılmıştır.”
Maddi kanıttan yoksun iddianame, niyet okumaya kalkmış. İmamoğlu bakmış ki hakkında soruşturma açılacak… “Bari cumhurbaşkanlığına aday olayım da örgütü kamuoyunun dikkatinden uzaklaştırayım” demiş.
Cumhurbaşkanı adayı olunca Erdoğan’ın ve onun rejiminden beslenenlerin nasıl çıldırıp üzerine daha fazla yürüyeceğini akıl edememiş belli ki!!
Savcı Bey’in “ÖRGÜT” dediği de 407 kişiden oluşuyor. İnanılmaz iddiaların havada uçuştuğu bir yapı düşünün ki, en fazla birkaç kişinin bilmesi gereken “suçu” 407 kişi biliyor, paylaşıyor ve yerine getiriyor.
Makam şoförlerinden sekreterlere… Eşlerden evlatlara.. Suçu işini çok iyi yapmak olan avukatlara.. Fantastik film kadrosu gibi bir yapı!
Filmin tüm yükünü, Batman gibi yüzünde bir maskeyle taşıyan gizli tanıklara gelince.. Anlaşıldı ki bir “ifade” yazılmış. Sonra da bunu hangisine söyletelim der gibi adeta kura çekmişler. Ancak yakalanmışlar!!
CHP lideri Özgür Özel yakalanan o vahim müdahaleyi açıkladı:
“Öyle bir suçüstüyle karşı karşıyayız ki; 19 Mart tarihinde 3 tane gizli tanık vardı. Meşe, Ladin, Çınar... Bugün 15 tane gizli tanık var. Ama 19 Mart'ta onlara söylenen ifadelerde Meşe, Ladin, Çınar, özellikle Ekrem Başkan'a dünya kadar Meşe ifadesi. O gün İlke diye biri var mı, yok. O gün Meşe diye biri var. O Meşe'ye bir sözler vermişler. Meşe 7'nci kata girememeye başlayınca, verilen sözler tutulmayınca, Meşe artık gizli tanık olabilecek özelliği kaybetmiş. 'Konuşurum' demiş, 'Doğrusunu anlatırım. Beni kandırdınız' demiş.
Beyefendiler iddianameyi yaparken Meşe'nin ifadelerini çıkarmışlar. İddianamede şimdi Ekrem Başkan ve arkadaşlarına sorulan Meşe ifadelerinin hiçbiri yok. Meşe yok, yerine İlke'yi koymuş. 31 Mart'ta İlke yoktu, şimdi diyor ki 18 Kasım 2024'te İlke ifade verdi. Meşe'nin çektiği ifadeleri İlke'ye şarj etmişler. O yalanları İlke diye yazmışlar. Suçüstü yakalanmışlar.”
İçinde delegelere rüşvet parası vardı dedikleri bavullarda jammer çıktı.. “Reklam paraları Dilek İmamoğlu’nun kişisel harcamalarında kullanıldı” denildi. İddianamede böyle bir tespite rastlanamadı!
Daha neler neler.. Tek bir maddi kanıtı olmayan gizli tanık sayıklamalarıyla sayfalar dolduruldu.
Elbette mesleğim açısından içimi en fazla acıtan; gazetecilere yapılanlar oldu.
Merdan Yanardağ’ın, nasıl gerçekleştiğini Savcı Bey’in bile izah etmediği / edemediği casusluk iddiası ile Silivri’ye gönderilmesi..
Ruşen Çakır, Soner Yalçın, Yavuz Oğhan, Şaban Sevinç ve Batuhan Çolak’ın gözaltına alınması..
Ve bunun da yine “O olmadı bunu kullanalım” yöntemiyle yapılması.
Özgür Özel’in deyişiyle “İFTİRAYA SAHİP ARANMASI”:
“En çarpıcılarından biri de gazetecilere atılan iftiralar Meşe'nindi. Gazetecilere size para veriliyor, ona göre yazıyorsunuz diye Meşe söylemişti. Meşe apar topar atılınca yerine İlke yazmışlar. 19 Mart günü ifadeler varken o gün söylenen cümle o gün olmayan İlke'ye bugün yazılıyorsa, Meşe çıkarılıyorsa ifade Meşe'nin mi, İlke'nin mi yoksa bu bir iftira mıdır? Gizli tanık vazgeçince gizli tanık mı değiştirilmiştir? Noktasına virgülüne kadar aynı ifade, arada 8 ay fark var. Demek ki sözün gerçekliği yok, iftiraya sahip aranıyor. HSK'dan bu işe el koymasını isteyeceğiz. Bundan sonra tek bir kişiyi ikna edemezsiniz. O pis ellerinizi elinize yüzünüze bulaştırdınız. Millete sizi şikayet edeceğiz, bu kumpas yüzünden perişan edeceğiz!"
*. *. *
Elbette bir gün bu operasyonun gerçekleri de tek tek açığa çıkar.
Maskeler düşer.
Çekilen işkence, çalınan yıllar geri alınamaz ama en azından bugünün tutsakları, hak ettikleri gibi tarihin haklı tarafında yerini alır.
Onları tutsak edenlere gelince..
Zekeriya Öz’ü hatırlatmak yeter herhalde.
Bir araya gelmeleri asla mümkün olamayacak kişi ve iddiaları aynı torbaya atarken nasıl rahattı değil mi!
Çünkü devir onun devriydi.
Dokunulmazdı. Arkasında hem Cemaat hem de Reis vardı nasıl olsa!
Koruma kalkanı, kamuoyunu ikna edememesiyle zedelendi.
Bunu fark eden Saray desteğini çekince yolun sonu göründü.
Gelelim bugüne.. Kamuoyunun İBB operasyonu hakkındaki görüşüne..
Sonar Araştırma, CHP'li belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmaları veya tutuklanmaları sürecinde iktidarın yaklaşımı ile iktidar ve muhalefet belediyelerine yönelik soruşturmaların eşit ve adil bir şekilde yürütülüp yürütülmediğini sordu.
“Anket sonuçlarına göre toplam katılımcıların yüzde 57,1'i CHP'li belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmaları veya tutuklanmaları sürecinde iktidarın yaklaşımını "yanlış buluyorum" yanıtını verdi. Katılımcıların sadece yüzde 27,5'i iktidarın bu konudaki yaklaşımını doğru bulduğunu belirtti.”
“Peki yargının yaklaşımı? Soruşturmalar nasıl değerlendiriliyor? Yanıtlar çok kritik.. Orada YANLIŞ diyenlerin oranı daha da artıyor: Yüzde 63,2”
Araştırma, tek tek partiler ve Cumhur İttifakı açısından da ilginç bir tablo sergiliyor.
Mesela, AKP seçmeni doğal olarak (yüzde 35’i yanlış bulsa da) yaklaşımları onaylıyor.
İlginç olansa MHP’ye oy veren seçmenin tavrı.
“MHP’lilerin yüzde 44.8’i yani neredeyse yarısı soruşturma ve tutuklanma sürecini YANLIŞ buluyor.”
Bana göre aynı derecede dikkat çekici olan, DEM seçmeninin nabzı.
“Soruşturmaların adaletli bir şekilde yürütülüp yürütülmediği sorusuna "Hayır yürütülmüyor" yanıtı veren CHP'lilerin oranı yüzde 88,7 iken DEM SEÇMENLERİ % 86,4 ile onları izliyor.”
Yani..
Kestirmeden söyleyeyim:
* Böyle bir tabloda Erdoğan, “kabahati” her zaman olduğu gibi talimatın gereğini yerine getiremeyenin üstüne atabilir.
* Başta Fatih Altaylı olmak üzere İBB operasyonuyla tutuklanan kimi önemli insanların tahliyesini sağlayabilir.
* Aklına birdenbire Anayasa Mahkemesi kararına uyulmasının zorunlu olduğu gelebilir ve Tayfun Kahraman’a çok gecikmiş bir tahliye kararı verilebilir.
Dipten gelen dalganın nasıl kabardığını.. İttifak ortağından yargıya, homurdanmaların arttığını.. Sokaktaki vatandaşın da, açlık sınırına dayanan krizde operasyonların göz boyama amaçlı olduğunu fark etmeye başladığını herhalde O da anlamıştır.
Bu yüzden diyorum; çözemeyeceği sorunu tıpkı FETÖ gündeminde olduğu gibi SAVCININ kucağına bırakıp.. Aniden demokrasi oyununa dönmeye çalışırsa şaşırmayın.
Bu oyun vatandaşı ikna eder mi peki?
Zor!!
Dolayısıyla savaş düğmesine basılabileceğini.. Bunun için en kısa zamanda, çözüm sürecinin de bitirilebileceği ve Suriye Ordusu ile çatıştığı haberleri gelen PKK / YPG üzerine harekatın gündeme gelebileceğini söylemek mümkün.
Bakalım Saray’daki çekirdek kadronun masaya yatırdığı hangi plana tanık olacağız.
Ve bakalım toplum bu kez “yeter” deyip planları çöpe atacak mı?
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:21
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 17 Kasım 2025 09:20 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















