Eğitim fakülteleri varken akademi öğretmenin neyine?
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
“Bugün yapılması gereken, öğretmeni akademide tekrar eğitmek değil akademiyi öğretmenin yanına götürmek, sınıfa, laboratuvara, sahaya ve hayata taşımaktır. Doğru yetiştirilen her öğretmen, bu ülkenin geleceğine atılmış en sağlam adımdır.”
İstanbul Aydın Üniversitesi, STEM Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Devrim Akgündüz ile Milli Eğitim Akademisini konuştuk.

Eğitim fakülteleri varken Milli Eğitim Akademisine milyarlarca lira harcanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu, gerçekten bir reform mu yoksa kaynak israfı mı?
Yapay zekâ çağında tabela reformu
Yapay zekâ çağında, öğretmen eğitiminde kaliteyi artırmanın yolu yeni tabelalar açmak değil veriye dayalı yenilikçi sistemler kurmaktır. Eğitim fakültelerinde 2000 saati aşan ders ve uygulama eğitimi alarak mezun olan öğretmenler, hâlen görevdeki yüz binlerce öğretmen ve binlerce okula kaynak ayırmak varken, milyarlarca TL harcayarak öğretmenleri yeniden belirli merkezlere toplayıp eğitme girişimi israftır.
Eğer daha nitelikli bir öğretmen isteniyorsa, bu eğitim, üniversite ortamında lisansüstü düzeyde, saha deneyimi ve yapay zekâ destekli içeriklerle yürütülmelidir.
Diplomayı hükümsüz kılmak
Eğitim fakülteleri pedagojik formasyon, sınıf yönetimi, eğitim psikolojisi ve saha uygulamalarıyla dört yıl boyunca 2000 saatten fazla eğitimle öğretmen yetiştirir. Şu anda bu mezunlara 1,5–2 yıl sürecek ek akademi eğitimi zorunlu hale getirildi.
Bu tablo doğal olarak şu soruyu doğuruyor:
“Eğitim fakülteleri öğretmen yetiştiremiyor mu da akademi açılıyor?”
Gerçekte sorun eğitim fakültelerinin işlevsizliği değil çağa uyum için modernizasyona ihtiyaçları olmasıdır. Bu ihtiyaç, onların başarısız olduğu anlamına gelmez. Yapılması gereken, fakültelerin uygulamalı derslerini artırmak, dijital pedagojiyi ve yapay zekâ tabanlı öğretimi entegre etmek; yani altyapıyı güçlendirmektir.
1 milyona yakın atanmayan öğretmen varken 10 bin öğretmeni akademiye alıp 2 yıl daha bekletmek, öğretmen açığını kapatmak yerine süreci geciktirmek değil mi?
Niyet sorgusu: Nitelik mi, bekletme stratejisi mi?
Yüzbinlerce atanmayan öğretmen varken, yeni sistemle yalnızca 10.000 aday akademiye alınacak, 1,5–2 yıl eğitim alacak ve bu süreçte doğrudan atamalar olmayacak. Bu tablo şu haklı soruyu gündeme getiriyor:
“Akademi gerçekten nitelik artırmak için mi var, yoksa yüz binlerce öğretmeni bekletip öğretmenliğe ilgiyi azaltmak için mi?”
Gerçek ihtiyaç, öğretmenleri bekletmek değil, öğrencileri öğretmenle buluşturmaktır.
Sayın Bakan’a da şu soruyu yöneltmek gerekir:
“Elinizde 1 milyondan fazla öğretmen gücü varken neden enerjinizi hizmetteki öğretmenlerin mesleki gelişimine değil mülakat ve akademi gibi tartışmalı süreçlere harcıyorsunuz?”
Doğan Cüceloğlu’nun ‘Öğretmenlik yapmayın, öğretmen olun’ çağrısından yola çıkarak sizce öğretmen yetiştirme ile öğretmen eğitme arasındaki fark nedir ve akademi bu farkın neresinde duruyor?
“Öğretmenlik yapmayın, öğretmen olun”
Doğan Cüceloğlu’nun “Öğretmen Olmak” kitabındaki şu uyarı yol göstericidir:
“Öğretmenlik yapmayın, öğretmen olun.”
Bu fark, “öğretmen yetiştirme” ile “öğretmen eğitme” arasındaki ayrımı net biçimde ortaya koyar. Eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirir; MEB’in kurduğu akademi ancak öğretmenlerin meslek içi gelişimini destekleyebilir.
Eğer fakültelerde eksikler varsa çözüm, bunu bilimsel olarak tespit edip müfredat ve staj uygulamalarını geliştirmek, fakülteleri güçlendirmektir; paralel yapı eğitimi değildir.
Bir yandan nitelik vurgusu yapılırken, mülakatla nitelikli öğretmen seçtiğini düşünürken diğer yandan ücretli öğretmenlerin asgari ücretin altında ders ücretiyle sınıflara sokulması nasıl açıklanabilir?
Adalet testi: Mülakat ve ücretli öğretmen paradoksu
Bir yandan nitelik vurgusu yapılırken diğer yandan on binlerce ücretli öğretmen—çoğu kez pedagojik formasyonu olmayan lisans mezunları—asgari ücretin altında ders ücretleriyle sınıflara girmektedir.
Aynı zamanda KPSS’de yüksek puan alıp mülakatta elenen binlerce öğretmen yeni bir yarışa zorlanmaktadır: Akademi sınavı, ardından 2 yıllık eğitim ve sözleşmeli atama.
Bu çelişki birkaç kritik soruyu beraberinde getiriyor:
“Nitelik söylemi yapılırken, mesleği öğretmen olmayan kişilerin düşük ücretle sınıflarda çalıştırılması nasıl açıklanır?”
“Mülakat mağdurlarının yarası sarılmadan onları yeni bir sınav ve belirsizlik sarmalına sokmak adil midir?”
Eğitim fakültesi mezunu olmanın yetmediğini iddia edenler, sahada hâlen öğretmen bile olmayan kişilerin ‘öğretmenimsi’ kadrolarda çalıştırıldığını göz ardı etmektedir. Bu durum, planlama ve liyakat eksikliğinin somut kanıtıdır.
Sizce gerçek reform, yeni tabelalar açmak mı yoksa eğitim fakültelerini modernize edip MEB’le eşgüdüm içinde uygulamalı ve yapay zekâ destekli bir sistem kurmak mı olmalı?
Gerçek akademi üniversitedir
Öğretmen yetiştirme ve geliştirme süreçleri şöyle ayrılmalıdır:
Yetiştirme: Eğitim fakülteleri (lisans, lisansüstü) – güçlü uygulama okulları, mentorluk, yapay zekâ destekli içerik tasarımı
Mesleki Gelişim: MEB + eğitim fakülteleri ortaklığı (lisansüstü, mikro-sertifika, okul temelli hizmet içi eğitim)
Ortak Akreditasyon: Program, okul ve mentorluk zincirini kapsayan veri temelli kalite güvencesi
MEB gerçekten nitelik istiyorsa, ataması yapılmayan öğretmenleri bekletmek yerine sahaya kazandırmalı; fakülteleri itibarsızlaştırmak yerine onlarla iş birliği yaparak güçlendirmelidir.
Mesleğin İtibarı
MEB Akademisi’nin açılması hâlinde şu ironik soru gündeme gelir:
“Eğitim fakülteleri not vermesin, yalnızca GEÇTİ/KALDI desin; sertifikaya da BİTİRDİ yazsın, sonra siz yetiştirin, diplomasını siz verin—olur mu?”
Elbette olmaz. Öğretmeni eğitim fakülteleri yetiştirir, Bakanlık istihdam eder.
Bu ilkesel ayrım mesleğin itibarını ve geleceğini korumanın ön koşuludur.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Öğretmen yetiştirme ancak kurumlar arası köprü kurarak güçlenir.
Gerçek reform;
Eğitim fakültelerinin modernizasyonu,
MEB ile eşgüdüm,
Veriye dayalı akreditasyon,
AI destekli mesleki gelişim,
Mentorluk zincirleri ve
Okul temelli uygulamalar ile mümkündür.
Bugün yapılması gereken, öğretmeni akademide tekrar eğitmek değil akademiyi öğretmenin yanına götürmek, sınıfa, laboratuvara, sahaya ve hayata taşımaktır.
Doğru yetiştirilen her öğretmen, bu ülkenin geleceğine atılmış en sağlam adımdır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:47
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 20 Ekim 2025 05:02 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















