Demek ki mesele Hizbullah değilmiş! İsrail Lübnan’ı yine neden vurdu?
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com açıklama yapıyor.
ABD’yle birlikte üzerine çökerek el koyduğu Gazze’de “işleri yolunda giden” İsrail’in barışa gerçekten ihtiyacının olmadığını gösteren en son örnek oldu Lübnan’a yaptığı saldırı. İsrail, önceki gün zayıf komşusuna yönelik, sivillerin öldüğü, çok sayıda kişinin yaralandığı bir dizi saldırıyla bölgede yine tansiyonu yükseltti. Böylelikle durdurulmaz/durdurulamaz bir baş belası olmayı sürdüreceğini bir kez daha gösterdi.
Bir gün önce de aynı bölgede, askeri nitelikte olmayan altı ağır makine deposunu hedef almış, yüzlerce buldozer ile diğer inşaat araçlarını imha etmişti. Üstelik saldırı sonrası tahrip edilen alanların yeniden inşaasını da engellemişti. Depolara yapılan saldırıyla amaçlanan her açıdan zor durumdaki ülkenin alt yapısına her fırsatta zarar vermek.
İsrail’i yöneten katilin “Hizbullah tehdidi”ni gerekçe göstermesinin gerçekle bir ilgisi yok tabii ki. Önemli liderlerini İsrail’İn suikastları, hava saldırıları sonucu kaybetmiş Hizbullah’ın, dağılmasa da geri çekildiği, Hamas’ın da benzeri yöntemlerle etkisizleştirildiği anımsanırsa siyonist devlet için ortada bir “tehdit” olmadığı da anlaşılabilir. Zaten böyle bir tehdit varsa neden gidip sivil bir depoyu vurur ki bir devlet? Yani Hizbullah ya da Hamas saldırmak için sadece bir bahane. Gerçekte, İsrail’in başta Lübnan olmak üzere komşu ülkelere saldırmasının birkaç nedeni var.
Öncelikle, Gazze’de Trump ile ortaklarınca uydurulmuş “barış” yoluyla eli güçlenen, Suriye’de önündeki engeller kaldırılan İsrail için bu saldırılar, elde ettiği avantajı koruyarak bölgesel hakimiyeti sürdürmek için uyguladığı geniş bir stratejinin bir parçasıdır.
Uluslararası hukukta yeri olmayan, özellikle AB hukukunun “tehlikeli” bulduğu Önleyici Savaş Stratejisi’ne askeri gücünü bölgede hissettirmek için de başvurmak zorunda. Bunu komşularından gelecek “tehdit” bahanesiyle yapmayı sürdürecek. Komşusu olmayan İran’a yeniden aynı gerekçelerle saldırı hazırlığında olduğu da bilinmedik değil.
İç siyasi dinamikler ile kamuoyunun siyonist devletin kararlarında yadısanamaz bir etkisi var. Bu nedenle gelecek iç baskılara karşı, hem güç, hem de kararlılık gösterme ihtiyacı duyuyor. Bu durum, zaten agresif olan İsrail askerinin tepkilerine “meşruluk” kazandırmış oluyor.
İsrail’in stratejik kaynakları ele geçirme ile ekonomik çıkarlar üzerinde kontrol kurma politikası da ancak saldırganlığıyla mümkün. Hem Batı Şeria hem de Gazze'deki askeri eylemleri genellikle su kaynaklarıyla, toprakla, ekonomik bölgelerin kontrolüyle bağlantılıdır. Yani bu eylemler, İsrail'in bölgedeki ekonomik çıkarları ile toprak çıkarlarını güvence altına alma stratejisinden de kaynaklanır.
Çok sık dile getirilmeyen bir başka neden daha var: Din. Dini motifler İsrail saldırganlığında büyük rol oynuyor. İsrail'in bazı askeri eylemleri, tarihsel öneme sahip yerler üzerinde kontrol sağlamayı hedefliyor. Toprak yutma, yayılma politikaları İsrail’in din kaynaklı uygulamalarıdır. Kudüs ile Batı Şeria'daki yerleşimleri genişletmesi buna örnektir.
İsrail'in “barış” zamanında da savaşta da komşularına saldırması onları istikrarsız, zayıf, parçalanmış tutmayı amaçlamasından kaynaklanıyor. Lübnan’da yaptığı budur. Suriye’de yapıp başarılı olduğu strateji de buydu.
Hala İsrail’in saldırganlığının gerekçesi olarak Hamas’ı, Hizbullah’ı gösterenler Büyük İsrail hedefinin gerçekleşmesine dolaylı da olsa katkıda bulunduklarını farketmiyorlar.
İsrail “barış”ta da savaşta da hep aynı.
Bari bunu anlayabilseler.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:76
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 18 Ekim 2025 05:06 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















