Cumhuriyetimiz 102 yaşında: Milli iradenin gücü engellenemez Düşünce Günlüğü Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan bilgilere göre, Ankara24.com açıklama yapıyor.
Prof. Dr. İsmail Demircioğlu - Trabzon Üniversitesi
Kurtuluş mücadelesinin fitilinin ateşlendiği 19 Mayıs 1919’dan başlayarak devam eden Milli Mücadele sürecindeki vurgu, milletin istikbalini yine milletin kurtaracağı yönündeydi. 16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edilmiş akabinde 11 Nisan 1920’de İtilaf Devletleri’nin baskısıyla son Osmanlı Mebuslar Meclisi kapatılmıştır. Bu gelişme üzerine bağımsızlık mücadelesini halkın desteğiyle yürütmek için Ankara’da 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Halkın iradesini temsil eden bir organ olarak kurulan meclis, devlette sürekliliği sağlamış ve milli iradenin temsil merkezi haline gelmiştir.
Mustafa Kemal Paşa komutasındaki milli kuvvetler, 1921 yılında Anadolu’yu işgal eden Yunanlara karşı başarı kazanmaya başlamış ve 1921 yılının Ağustos ayında cereyan eden Sakarya Meydan Muharebesi’nde Yunanlılar mağlup edilmiştir. Bu zaferle, Türk’ün makûs talihi yenilmiş ve dönemin emperyalist güçlerinin desteğiyle Anadolu’da bulunan Yunan ordusu, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz ile 9 Eylül 1922’de denize dökülmüştür. Bu başarı, Anadolu’daki varlığımızı sonsuza kadar perçinlemiştir. Bu zafer neticesinde 1922’de İtilaf Devletleri ile Lozan’da başlayan barış görüşmeleri, 24 Temmuz 1923’te sona ermiştir. Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası arenada tanınmış ve varlığını kabul ettirmiştir. 29 Ekim 1923’te anayasada yapılan değişikliklerle devletin yönetim şekli Cumhuriyet olarak belirlenmiştir. Cumhuriyetin ilanı ile milli hâkimiyetin tesisi için çok önemli bir adım atılmış oldu çünkü demokratik toplumlarda halkın tamamının veya büyük bölümünün düşünce, duygu ve eğilimlerini yansıtan ve halkın onayına dayanan irade şekli olarak tanımlanabilecek olan milli iradenin üstünde bir güç yoktur.
MİLLETİN SESİNİ KESMEK İSTEDİLER
İkinci Dünya Savaşı sonrası ülkemizde milli iradenin kullanımı konusunda önemli gelişmeler yaşanmıştır. 1946’da Demokrat Parti kurulmuş ve ülkemizde kesintisiz bir şekilde çok partili hayata geçilmiştir. 1950 seçimlerinde ‘Yeter söz milletindir’ sloganıyla iktidara gelen Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi’nin tek parti rejimini yıkmıştır. Hürriyet vaadi ile iktidara gelen Demokratlar, milli iradeyi hayata geçirecek faaliyetler yürütmüştür. Bu faaliyetlerden biri de 1950 yılında ezanın yeniden Arapça okunmasına izin verilmesidir. Demokrat Parti iktidarı ile milli irade siyasal hayatta daha fazla yer bulmaya başlamış ve pek çok hizmet halkın ayağına götürülmüştür. 1950 öncesi halktan kopuk ve üstenci bir bakış açısına dayanan bürokratik anlayış kırılmıştır. Milli iradeyi ve halkın isteklerini önceleyen politikaları hayata geçiren Demokrat Parti, on yıl iktidarda kalmıştır. Bu süreçte halkın rızası ve isteklerini önceleyerek politika üretilmesi, Fransız jakobenlerinin “halka rağmen halk için” anlayışını benimsemiş siyasetçi ve askerleri rahatsız etmiştir.
Demokrat Parti’nin seçim zaferleri sonucu 1950’ye kadar iktidarı elinde bulunduran sivil ve asker bürokrasinin eski gücünü kaybetmeye başlaması bu kesimlerin iktidara olan eleştirilerini artırmıştır. Bu süreçte yaşanan siyasi çekişmeler ve muhalif basının kışkırtmalarıyla üniversite öğrencileri sokaklara dökülmüştür. Bütün bu sistematik muhalefet ve kışkırtmaların bir amacı da Demokrat Parti’ye karşı darbe rızasını inşa etmekti. 1950’lerin sonuna doğru ordu içinde kıpırdanmalar artmış ve 27 Mayıs 1960 tarihinde ordu, milli iradeyi hiçe sayarak yönetime el koymuştur. İhtilalle beraber milli iradenin temsilcileri olan seçilmiş milletvekilleri ve hükümet üyeleri tutuklanmıştır. Demokrat Partililer, iftiralar ve siyasi davalarla insanlık dışı muamelelere maruz kalmış ve mahkûm edilmişlerdir. Bu davalar sonucunda milli iradenin temsilcileri olan Başbakan Adnan Menderes ve bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmiştir. Cumhuriyet tarihimize kara bir leke olarak geçen bu idamların etkisi, 1960 sonrası Türk siyasi hayatında travmalara zemin hazırlamış ve milli iradeyi zedelemiştir. Darbe sonrası ilk seçimler, 1961 yılında silahların gölgesinde yapılmıştır. Seçimler sonucunda İsmet İnönü’nün Başbakanlığında Cumhuriyet Halk Partisi ve yeni kurulan Adalet Partisi arasında bir koalisyon kurulmuştur. Bu süreçte askeri vesayetin sivil siyaset üzerindeki tehdidi artarak devam etmiştir.
VESAYETÇİ GELENEK ACIMADI
1960’ların başında halkın rızasına saygısı olmayan ve “halka rağmen halk için” felsefesi ile yetişmiş olan darbeci askerler, yeni bir darbe hevesi içindeydiler. Bunlar arasında Kara Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir ön plana çıkmaktaydı. 22 Şubat 1962 ve 20 Mayıs 1963’te iki başarısız darbe teşebbüsü olan Aydemir, 1964 yılında idam edilmiştir. Ülkemizdeki darbe geleneği 1970’lerde de devam etmiş ve asker 12 Mart 1971’de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra vermiştir. Bu muhtıra ile 32. Cumhuriyet Hükûmeti istifa etmek zorunda kalmıştır. 1970’li yıllar ülkemizde sağ-sol çatışması ve ekonomik krizle geçmiştir. Bu çatışmalarda toplumsal barış bozulmuş ve pek çok insanımız hayatını kaybetmiştir. Bu şartlar bahane gösterilerek 12 Eylül 1980’de asker, milli iradeye karşı tekrar darbe yaparak demokrasiye ara vermiştir. Bu darbe, diğerlerine nazaran devlet ve toplum üzerinde daha ağır bir hasar bırakmıştır. Seçilmiş hükümeti sindirme ve vesayetçi gelenek, 1990’larda devam etmiş ve siyasi tarihimize 28 Şubat süreci olarak yansıyan olaylar gerçekleşmiştir. 28 Şubat 1997’de yaşanan ve post-modern darbe diye tanımlanan bu süreçte, Necmettin Erbakan’ın Başbakan ve Tansu Çiller’in Başbakan Yardımcısı olduğu hükümet istifa ettirilmiştir. Bu gelişmeyle milli iradeye bir darbe daha vurulmuştur.
GÜÇLÜ İRADE GÜÇLÜ TOPLUM
Siyasi tarihimizde ve hafızalarımızda anıları taze olan son darbe teşebbüsü, 15 Temmuz 2016’da yaşanmıştır. Bürokrasi ve sivil toplumu bir ahtapot gibi ele geçiren FETÖ mensupları, 15 Temmuz 2016’da darbe sürecini başlatmış ve bu teşebbüste 251 insanımız şehit olmuştur. Darbeye karşı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi tarihimizde örnek gösterilecek kararlı duruşu ve milli hâkimiyetin gerçek sahibi olan halkın sokaklara dökülerek darbecilere geçit vermemesi bu teşebbüsü akamete uğratmıştır. Toplumumuzda acı hatıra ve travmaları olan darbelerin tekrarlanmaması için milli iradeye saygılı, demokrasi bilinci ve farkındalığı güçlü, etkin, üretken ve problem çözen bireyler yetiştirerek Cumhuriyetimizi yarınlara taşımalıyız. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun…
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:25
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 29 Ekim 2025 08:06 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















