Çocuğun güvenliği ailede başlar, okulda şekillenir
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
“Evde sevgi iklimi çok önemlidir. Çocuğunuza her gün sarılın; sevgisizlik çocukları kötü alışkanlıklara iten en büyük sebeplerden biridir.”
“Çocuklara daha okul öncesinden itibaren basit güvenlik kuralları öğretilmeli: merdivenden inip çıkma, prizlere dokunmama, trafik işaretlerini tanıma, oyun alanlarında dikkatli olma, teknolojiyi güvenli kullanma…”
Güvenlik Uzmanı/ Yazar Osman Öztürk ile çocuk güvenliğini konuştuk.
Neden Güvenli Okul?– Osman Bey, siz sık sık ‘güvenli okul’ kavramını vurguluyorsunuz. Peki, güvenli okul dediğimizde neyi kastediyoruz?
Güvenli okul; yalnızca güvenlik görevlisi ve kamera demek değildir. Çocuğun kendini psikolojik olarak huzurlu hissettiği, dijital dünyada da korunduğu bir bütündür. Benim için güvenli okulun dört temel bileşeni vardır: toplum güvenliği, aile güvenliği, okul ve çevresinin güvenliği ve öğrenci güvenliği.
– Bu noktada Kırık Camlar Teorisi’nden de bahsediyorsunuz.
Evet. Philip Zimbardo’nun 1969’da ortaya koyduğu bu teori, küçük bir ihmalin büyük bozulmalara yol açabileceğini söyler. İlk cam kırıldığında onarılmazsa, süreç kontrolden çıkar. Okul güvenliğinde de aynısı geçerlidir: küçük bir zorbalık ya da disiplin ihlali görmezden gelinirse, büyüyerek okul iklimini bozar.
New York’un eski belediye başkanı Giuliani’nin bu yaklaşımı şehrin güvenliğini değiştirmişti. Eleştiriler olsa da mesaj nettir: küçük sorunlara zamanında müdahale edilmezse büyük krizleri engelleyemezsiniz.
Okul fiziki güvenlik ile dijital güvenlik birlikte ele alınmalı.
– Günümüzde güvenli okul derken siber zorbalık ve siber akran zorbalığını da dahil etmemiz gerektiğini söylüyorsunuz. Neden?
Çünkü artık zorbalık yalnızca sınıfta değil; sosyal medya, mesajlaşma ve oyun platformlarında da devam ediyor. Buna “siber akran zorbalığı” diyoruz.
Öğrencilerin %37,1’i şiddetin en çok dijital ortamlarda şiddet yaşandığını söylüyor.
Özel bilgi ve fotoğraflarla tehdit edilme (%92,3), ekran görüntüsü alınıp yayılması (%73,5), popüler görüşlere karşı çıkanların aşağılanması (%72,8) ve geçmiş paylaşımların gündeme getirilmesi (%61,3) en sık karşılaşılan dijital şiddet türleri arasında.
Dahası, öğrencilerin %53’ü en az bir kez sosyal medyada hakarete uğradığını, %40,8’i ise hayatında en az bir kez hakaret ettiğini kabul ediyor.
Bu tablo bize şunu söylüyor: Dijital şiddet artık yalnızca mağduriyet değil, aynı zamanda uygulayıcılık ve tanıklık boyutlarıyla çift yönlü bir hale gelmiş durumda.
Buna ek olarak Türkiye genelinde yapılan diğer araştırmalar da tabloyu destekliyor:
- Türkiye’de öğrencilerin %12’si siber zorbalığa maruz kaldığını söylüyor.
- Sözlü siber zorbalık yaşayanların oranı %10,5.
- Siber zorbalık yaptığını kabul edenler %10–12 civarında.
- DSÖ’ye göre dünya genelinde her 6 ergenden 1’i bu tehdidi yaşıyor.
Bu tablo bize gösteriyor ki güvenli okul artık üç ayaklıdır:
Fiziki güvenlik: çit, kamera, güvenlik görevlisi.
Psikolojik güvenlik: zorbalığa sıfır tolerans, rehberlik desteği.
Dijital güvenlik: mahremiyet bilinci, çevrim içi hakların öğretilmesi.
Güvenli Yaşam Bilinci Çocukluktan Öğretilmeli– Peki güvenlik farkındalığı neden bu kadar önemli?
Çünkü güvenli bir yaşam, huzur ve mutluluk demektir. Ama ülkemizde güvenlik farkındalığı çok zayıf. İnsanlar dolandırılıyor, yaralanıyor, kazalara uğruyor ama önlem alma kültürü gelişmiyor.
Çocuklara daha okul öncesinden itibaren basit güvenlik kuralları öğretilmeli: merdivenden inip çıkma, prizlere dokunmama, trafik işaretlerini tanıma, oyun alanlarında dikkatli olma, teknolojiyi güvenli kullanma… Bunlar küçük gibi görünen ama hayati konular. Çocuklar, acil durumda hangi numaraları arayacağını (112, 155, 156 vb.) bilmelidir.
– Güvenli okul projelerinin önemi nedir?
Çünkü güvenli okul projesi yalnızca şiddeti azaltmaz, aynı zamanda okula itibar kazandırır. Öğrenciler ve öğretmenler güvenli bir iklimde öğrenmeye odaklanır. Aileler okulla daha güçlü işbirliği kurar. Disiplinsizlik ve kazalar azalır, başarı artar.
Veliler güvenli buldukları okulları çevrelerine tavsiye eder. Okul temiz, güvenli ve itibarlı hale gelir. Bu nedenle güvenli okul, yalnızca bir güvenlik tedbiri değil, aynı zamanda bir eğitim ve toplum politikasıdır.
Çözüm: Çocuklarımız güvenli yaşamı öğrenmeli.Son sözüm şu: Hayat ailede başlar, okulda şekillenir. Çocuklarımız güvenli yaşamı öğrenmeli; bizler de onlara bu bilinci kazandırmalıyız. Güvenli okul, polisle değil, toplumsal bilinçle kurulur. Hem gerçek dünyada hem dijital dünyada…
Çocuklarımız geleceğimizin teminatıdır. Onları korumak yalnızca bugünü değil, yarını da güvence altına almaktır.
Çocukların kendini güvende hissetmesi, onların fikirlerinin dinlendiği ve kendilerine güvenildiği ortamlarda başlar.
– Osman Bey, çocuk güvenliği dediğimizde neyi anlamalıyız?
Çocuk güvenliği ailenin içinde başlar. Evde kendini güvende hisseden çocuk, dışarıda karşılaştığı tehlikeyi daha kolay fark eder ve ailesiyle paylaşır. Çocuğun olumsuz bir durumu çekinmeden anlatabilmesi için ifade özgürlüğü çok önemlidir. Ne kadar erken müdahale edilirse o kadar güçlü sonuç alınır.
Benim 40 yılı aşkın mesleki deneyimim şunu gösteriyor: Çocuk güvenliği yalnızca polisiye tedbirlerle sağlanmaz, bu bir kültür meselesidir. Çocuklarımız bizim en kıymetli hazinemizdir; onların güvenliği için aile, okul ve toplum birlikte sorumluluk almalıdır.
Yabancılarla iletişim, çocukların en çok dikkat etmesi gereken risk alanı.
– Peki, aileler çocuklarını hangi konularda özellikle uyarmalı?
Birincisi, tanımadıkları kişilere aileleri hakkında bilgi vermemeliler. “Annen-baban beni gönderdi” gibi söylemlere kesinlikle inanmamaları gerekir.
İkincisi, toplu taşımada ya da sokakta yabancılardan ikram kabul etmemeliler. Fazla para, takı veya gösterişli eşya taşımamaları önemli.
Evde yalnız kaldıklarında kapı ve pencerelerin kilitli olması, yabancılara kapıyı açmamaları gerekir. Israr eden bir durum olursa bağırarak yardım istemeleri öğretilmeli.
Ve en önemlisi, “iyi dokunma – kötü dokunma” farkını bilmeliler. Çocuğun bedeni ona aittir; rızası olmadan kimse dokunamaz.
Uyuşturucu riski 12 yaşa kadar indi. Aileler erken teşhis konusunda bilinçlenmeli.
– Son dönemde ailelerin en çok endişe ettiği konulardan biri de madde bağımlılığı. Türkiye’de durum nedir?
Ne yazık ki gençlerin sigara, alkol ve uyuşturucu ile tanışma yaşı 12’ye kadar indi. 12–17 yaş arası ciddi risk altında. Bu noktada ailelerin gözlemi hayati önem taşıyor.
Belirtiler arasında bitkinlik, dalgınlık, gözlerde kızarıklık, nedensiz kilo kaybı, derslere ilgisizlik ve aşırı para harcama sayılabilir. Bunların birkaçını bile gözleyen aileler, paniğe kapılmadan uzman desteğine başvurmalı.
En büyük hata ‘Benim çocuğum yapmaz’ demektir.
- Son olarak, bu konuda ailelere ne önerirsiniz?Çocuklarını yakından takip etsinler ama özel alanlarına da saygı göstersinler. Telefon karıştırmak yerine kiminle görüştüğünü bilmek yeterlidir.
Evde sevgi iklimi çok önemlidir. Çocuğunuza her gün sarılın; sevgisizlik çocukları kötü alışkanlıklara iten en büyük sebeplerden biridir.
Kendi bağımlılıklarınızı gözden geçirin. Sigara içen bir baba “Uyuşturucudan uzak dur” dediğinde inandırıcılığı azalır. Ve unutmayın, çocuk koşulsuz sevgi hissettiği sürece korunur.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:19
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 17 Ekim 2025 10:10 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















