Büyük Atatürk’ün “Yoruldum” dediği an... Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuruda bulunuyor.
Büyük Atatürk, her zaman olduğu gibi o yıl da Cumhuriyet kutlamalarına katılmayı çok istiyordu.
Hatta hipodromdaki etkinlikte locasına yorulmadan çıkabilmesi için bir asansör bile yapılmıştı.
Ama ne yazık ki vefatından on gün önce, sağlık durumu iyice kötüleşmişti. Güçlükle ve destek alarak hareket edebiliyordu.
Doktorları yaşamından umudu kesmişlerdi...
★★★
Dolmabahçe Sarayı önüne vapur dolusu askeri lise öğrencisi gelmişti. Gençler ilk kez Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılamayacak olan Atalarını görmek istemişlerdi. Ellerinde bayraklar ve çiçeklerle İstiklal Marşı’nı söylüyorlar, gür sesleriyle “Atamızı görmek istiyoruz!” diye haykırıyorlardı.
Sesleri duyan Büyük Atatürk heyecanla, doğruldu yatağında. Manevi kızı Sabiha Gökçen’in de aralarında olduğu çevresindekilere dönüp; “Görüyor musunuz?” dedi. “Gençlerim beni görmeyi istiyorlar...”
Odadakiler “Evet, paşam! Bir vapur dolusu genç... Hepsi askeri lise öğrencisi... Cumhuriyet Bayramı törenlerinden dönüyor olmalılar...” dediler.
Aziz Atatürk, zor işitilen kısık bir sesle:
“Çocuklarım... Benim çocuklarım...” diye mırıldandı.
Atatürk, “Cumhuriyet’i onlara emanet ediyorum” dediği gençlerle.
★★★
O sırada içeri Doktor Neşet Ömer ve Yaveri Salih Bozok girdi.
Atatürk çocuk gibi heyecanlıydı;
“Duyuyor musunuz?” diye sordu.
Salih Bozok “Evet, Paşam, duyuyoruz” diye karşılık verdi.
“Onlar, Cumhuriyeti emanet ettiğim gençlerimiz,” dedi Atatürk.
İyice doğruldu yatağından.
Nöbet odasında Kılıç Ali, pencereyi açmış, gençlere;
“Gidin! Uzaklaşın!” diye bağırıyor, el kol işaretleri yapıyordu.
“Çocuklarımı görmek istiyorum...” dedi, Büyük Atatürk.
“Çocuklarımı görmek istiyorum. Buraya kadar gelmişler, hiç değilse onlara el sallamalıyım. Beni pencereye götürün!” emrini verdi.
Doktor Neşet Ömer; “Fakat Paşam...” diyerek karşı çıkmaya yeltendi.
Büyük Atatürk “Nedir fakat?” diyerek susturdu onu.
Hemen pencere önüne bir koltuk koydular.
Giyinmesine yardım edip koltuğa oturttular.
Aziz Atatürk hastalıktan eser yokmuş gibi gülümseyerek el salladı öğrencilere.
Onu gören gençler yeri göğü inletti.
Denize atlayıp yüzmeye çalışanlar bile oldu.
“Büyük Atatürk... Yaşa, varol...” diye haykırdılar.
★★★
Vapuru dolduranlar, onun 20 Mart 1923’te yaptığı konuşmada tanımladığı gençlerdi...
“...Gençlerimiz ve aydınlarımız ne için yürüdüklerini ve ne yapacaklarını evvela kendi dimağlarında iyice kararlaştırmalı, onları halk tarafından kabule, hazma (sindirmeye) yarar bir hale getirmeli, bunları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır.
... Ben çok ümitliyim ki, gençlerimiz bunu yapacak derecede yetişkindir. Biliyorum ki, ihtiyarlar gibi gençlerimizin de tecrübeleri vardır. Zira, milletimizin yakın senelere ait gördüğü elemli dersler, yakın senelerin en yüklü hadiselerle dolu oluşu, devrimizin gençlerini eski devrin ihtiyarları kadar, belki onlardan daha fazla vakaların şahidi, dolayısıyla ihtiyarlar kadar tecrübe sahibi yaptı!..”
★★★
Ulu Önder gençlere el sallarken kolu giderek ağırlaştı ve yanına düştü.
“Yoruldum...” dedi sadece.
‘Yoruldum’ sözünü kısık bir sesle, dilini güçlükle oynatarak söyleyebilmişti.
“Cumhuriyet’i gençlere emanet ediyorum. Onları gördüğüm için mutluyum,” derken yumduğu gözlerinden ip gibi yaşlar süzülüyordu...
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:94
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 30 Ekim 2025 05:01 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















