Aşısı yok, antibiyotik işe yaramıyor Vakalardaki artış normal mi? Bazı virüs tipleri menenjit veya kalp kası iltihabına yol açabilir
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
ABD’nin Columbia Bölgesi’nde Eylül ayında 197 acil servis ziyaretiyle dikkat çeken el, ayak ve ağız hastalığı, Virginia ve Batı Virginia’da da salgın boyutuna ulaştı. Vakaların büyük kısmı 5 yaş altı çocuklarda görülürken, salgınların merkezi okul ve kreşler oldu.
Benzer bir tablo Türkiye’de de yaşanıyor. Özellikle yaz ve sonbahar aylarında, çocukların yoğun bulunduğu ortamlarda vaka sayılarında belirgin bir artış gözlemleniyor. Uzmanlar, hastalığın yüksek bulaşıcılığına karşı hijyen önlemlerinin ve erken farkındalığın kritik önem taşıdığına dikkat çekiyor.
Peki el, ayak ve ağız hastalığı neden olur?
Benzer belirtiler gösteren diğer hastalıklardan nasıl ayrıt edilir?
Aşısı, ilacı yok mu?
Hastalığa yakalanmamak için ne gibi önlemler alınmalı?
Ciddi komplikasyonlara neden olur mu?
Ülkemizde vakalarda artış var mı?
İşte el, ayak ve ağız hastalığıyla ilgili merak edilen her şey…
El, ayak ve ağız hastalığı nedir, ne tarafından tetiklenir?
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Anıl Doğan, el, ayak ve ağız hastalığının; genellikle Coxsackie A16 veya Enterovirus 71 adlı virüslerin neden olduğu, bulaşıcı bir viral enfeksiyon olduğunu, özellikle 2–10 yaş arası okul öncesi ve okul dönemi çocuklarda görülse de, aslında yenidoğandan yetişkin yaş grubuna kadar her bireyde ortaya çıkabileceğini, adını, döküntülerin el, ayak ve ağız içinde görülmesinden dolayı aldığını ifade etti.
Hastalığın kuluçka süresi genellikle 3–7 gündür. Başlangıçta çoğu çocukta belirti olmayabilir ya da yalnızca 39 °C ve üzeri ateş, halsizlik, hafif burun akıntısı veya boğaz ağrısı gibi her hastalıkta görülebilecek genel şikâyetlerle başlayabilir. Bu erken dönemin ardından ağız yaraları ve döküntüler ortaya çıkar. Her çocukta tablo aynı seyretmeyebilir: bazı çocuklarda yalnızca ağız içinde aft benzeri yaralar, bazılarında ise yalnızca el-ayak veya popo bölgesinde döküntüler görülebilir. Sonbahar ve ilkbahar aylarında, özellikle kreş ve okul ortamlarında kolayca yayılır.
George Washington Üniversitesi’nde klinik doçent olarak görev yapan bir acil servis doktoru ve CNN sağlık uzmanı Dr. Leana Wen; el, ayak ve ağız hastalığının esas olarak bebekleri ve küçük çocukları etkileyen, oldukça bulaşıcı bir viral hastalık olduğunu söyledi ve bu hastalık hakkında şu bilgileri verdi:
“El, ayak ve ağız hastalığı adını, ellerde, ayaklarda ve ağız içinde oluşturduğu küçük, su kabarcığı benzeri yaralardan alır. Hastalık rahatsız edici olabilir ancak genellikle hafif seyreder ve kendiliğinden iyileşir.”
El, ayak ve ağız hastalığı nasıl teşhis edilir?
Uzmanlar, hastalığı genellikle belirgin belirtilere ve yakın zamanda hasta çocuklarla temas geçmişine dayanarak teşhis eder. Dr. Leana Wen, fiziksel muayenenin, tanıyı doğrulamak için çoğu zaman yeterli olduğunu, nadiren, hastalık olağandışı veya şiddetli görünüyorsa, özel virüsü tespit etmek amacıyla boğaz sürüntüsü veya dışkı örneği alınabileceğini söyledi.
Benzer belirtiler gösteren başka hastalıklar da var. Nasıl ayırt edilir?
Dr. Anıl Doğan, bu hastalıkta döküntülerin öncelikle hafif kızarık noktacıklar şeklinde başladığını, bunun erken dönemde, diğer bulaşıcı döküntülü hastalıklar veya alerjik döküntülerle karıştırılabileceğini ancak birkaç gün içinde bu kızarıklıkların içi virüs dolu kabarcıklara (veziküllere) dönüştüğünü ifade etti. Bu veziküllerin avuç içi, ayak tabanı ve ağız içi gibi bölgelere yerleşmesinin hastalığı diğerlerinden ayırt ettiren en belirgin özellik olduğunu söyledi ve ekledi:
“Bu kabarcıkların içinde virüs bulunduğu için kaşımak veya sert sürtünme virüsün etrafa yayılmasına yol açabilir. Hastalık; damlacık yoluyla (öksürük, hapşırık), temas yoluyla (oyuncak, havlu, yüzeyler) ve dışkı yoluyla da bulaşabilir. Bu nedenle hem el hijyeni hem de ortak eşya kullanımına dikkat edilmesi çok önemlidir.”
Belirtiler nelerdir ve ne kadar sürer?
Hastalığın ilk belirtisi genellikle ateştir, ardından boğaz ağrısı ve genel bir halsizlik hissi gelir. Bu grip benzeri belirtiler, virüs kapıldıktan yaklaşık üç ila beş gün sonra başlar. Bir veya iki gün içinde, ağız içinde, sıklıkla dil, diş eti veya yanakların iç kısmında, küçük, ağrılı noktalar oluşabilir. Bu noktalar zamanla küçük su kabarcıklarına veya yaralara dönüşebilir ve çocukların yemek yemesini veya sıvı tüketmesini zorlaştırabilir.
Aynı dönemde, ellerde ve ayaklarda; bazen de kalçalarda, bacaklarda veya kollarda döküntü görülebilir. Bu döküntü genellikle düz kırmızı noktalar veya küçük kabarcıklar şeklindedir ve genellikle kaşıntı yapmaz. Bazı çocuklarda sadece ağız yaraları görülürken, bazılarında yalnızca döküntü olabilir.
Vakaların çoğu hafiftir ve genellikle bir hafta ila on gün içinde kendiliğinden iyileşir. Bu süre zarfında, ağız ağrısı çocukların sıvı alımını azaltabileceği için onları iyi şekilde susuz kalmamalarını sağlamak çok önemlidir.
Nasıl bulaşır ve kimler en çok risk altındadır?
Dr. Leana Wen; el, ayak ve ağız hastalığının, yakın kişisel temas ve kontamine yüzeyler yoluyla çok kolay bulaştığını, hastalığı taşıyan bir kişi öksürdüğünde, hapşırdığında veya konuştuğunda havaya yayılan damlacıklara maruz kalan birinin enfekte olabileceğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti.
“Enfekte bir kişiye dokunmak, sarılmak, öpüşmek ya da aynı bardak veya çatal-kaşığı paylaşmak yoluyla da bulaşabilir. Virüs dışkıda da bulunur, bu nedenle bez değiştirme sırasında ya da hasta bir çocuğa tuvalette yardım ederken eller yeterince yıkanmazsa enfeksiyon bulaşabilir.
Virüs, oyuncaklar veya kapı kolları gibi kontamine olmuş nesnelere ya da yüzeylere dokunduktan sonra kişinin gözlerine, burnuna veya ağzına temas etmesiyle de bulaşabilir. Nadiren, düzgün şekilde dezenfekte edilmemiş havuz gibi kirlenmiş eğlence amaçlı suların yutulması yoluyla da enfeksiyon gelişebilir.
En büyük risk altındaki grup küçük çocuklardır; çünkü bağışıklık sistemleri henüz gelişme aşamasındadır ve kişisel hijyen konusunda zorluk yaşayabilirler. Ayrıca oyuncakları paylaşma ve diğer çocuklarla yakın temas kurma eğilimleri daha fazladır.”
Ebeveynler hasta çocuklarını okuldan veya kreşten uzak mı tutmalı?
Hastalık oldukça bulaşıcı olduğu için ateş, ağız yarası veya döküntü varken çocukların okula gönderilmemesi gerektiğini söyleyen Dr. Anıl Doğan, en az 1 hafta süreyle, hatta çocuk tamamen iyileşene kadar yani tüm döküntüler solup, ağız içi yaralar tamamen geçene kadar evde istirahat etmesinin önerildiğini ifade etti.
Hastalık tükürük, dışkı, damlacık ve temas yoluyla kolayca yayılır. Genellikle 7–10 gün içinde iyileşme olur; bulaşıcılık da bu dönemin sonunda azalır. Ayrıca kreş ve okul yönetimlerinin de bu konuda bilgilendirilmesi, aynı sınıftaki diğer çocukların korunması açısından son derece önemlidir.
Dr. Anıl Doğan, evde bulaşın önlenmesi için de; hasta çocukla yakın temastan kaçınılması, havlu, çatal-kaşık, bardak ve oyuncakların ortak kullanılmaması, ellerin sık sık sabunla yıkanması, yüzeyler ve oyuncakların düzenli olarak dezenfekte edilmesi gerektiğini söyledi.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) rehberine göre, çocuklar ateşi kalmadığında, normal aktivitelere katılabilecek kadar iyi hissettiklerinde ve ağız yaralarını aşırı salya akıtmadan yönetebildiklerinde okula veya kreşe dönebilirler.
Yetişkinler de bu hastalığa yakalanabilir mi?
Dr. Leana Wen; el, ayak ve ağız hastalığının çok daha yaygın olarak küçük çocuklarda görüldüğünü, çoğu insanın bu virüsle ilk kez çocukluk döneminde karşılaştığı için, yetişkinlerde genellikle bir miktar bağışıklık bulunduğunu ama yine de, daha önce enfekte olmamış veya bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler, hasta biriyle yakın temas yoluyla bu hastalığı kapabilir.
Ergenler veya yetişkinler el, ayak ve ağız hastalığına yakalandığında, belirtiler genellikle hafif olur ya da hiç görülmeyebilir. Bazı yetişkinlerde yalnızca boğaz ağrısı veya hafif bir döküntü olabilir; tipik ağız yaraları veya su kabarcıkları görülmeyebilir. Ancak yine de virüsü başkalarına, özellikle küçük çocuklara bulaştırabilirler.
Aşısı, ilacı yok mu? Antibiyotikler işe yarar mı?
Dr. Anıl Doğan, el, ayak ve ağız hastalığını tamamen iyileştiren özel bir ilaç olmadığını, hastalık bir virüs kaynaklı olduğu için antibiyotiklerin de işe yaramadığını belirtti.
Doğan hastalığın tedavi sürecini şu sözlerle anlattı:
“Tedavi, semptomların hafifletilmesine odaklanır. Reçetesiz ağrı kesiciler ateşi ve ağız ağrısını azaltabilir; soğuk, yumuşak yiyecekler veya soğuk içecekler ise yemek yemeyi ve sıvı alımını daha rahat hale getirebilir.
Özellikle yoğun ağız yaraları (aftlar) varsa çocuk yemek yemekte ve sıvı almada zorlanabilir. Bu durumda beslenme bozulabilir ve gerekirse hastane yatışıyla damardan sıvı desteği gerekebilir. Ağız hijyeni ihmal edilmemeli; yumuşak ve serin gıdalar tercih edilmeli, asitli, baharatlı veya sıcak besinlerden kaçınılmalıdır. Bol sıvı alımı iyileşmeyi hızlandırır.
Hastalığın bulaşıcı olduğu dönemde banyo yapmak genellikle sakıncalı değildir; ancak ılık suyla kısa süreli duş önerilir. Sabun veya lifle ovalamaktan kaçınılmalı, banyo sonrası vücut nazikçe kurulanmalı ve kabarcıkların patlamamasına dikkat edilmelidir.”
Hastalığı geçiren bir çocukta bağışıklık gelişir mi, tekrar hastalanma riski var mı?
“Hastalığı geçiren çocuk, enfekte olduğu virüs tipine karşı bağışıklık geliştirir ve bu bağışıklık genellikle uzun süreli olur. Ancak el, ayak ve ağız hastalığına yol açan farklı enterovirüs tipleri bulunduğundan, tam koruyuculuk sağlanmaz.” diyen Dr. Anıl Doğan çocuğun aynı hastalığı tekrar geçirebileceğini ancak sonraki enfeksiyonların genellikle daha hafif seyirli olduğunu söyledi.
Ailelerin enfeksiyonu önlemek için alabileceği önlemler var mı?
Dr. Leana Wen, düzenli ve dikkatli el yıkamanın en etkili korunma yöntemlerinden biri olduğunu, özellikle tuvalet kullanımından veya bez değiştirdikten sonra, yemek hazırlamadan veya yemeden önce, burun silme ya da öksürme sonrası ellerin en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanması gerektiğini vurguladı.
Öksürürken ve hapşırırken tek kullanımlık mendille ya da dirsek içiyle kapatılması, virüs taşıyan damlacıkların yayılmasını önlemeye yardımcı olur. Sık dokunulan yüzeylerin ve nesnelerin temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi önemlidir. Ayrıca enfekte kişilerle yakın temastan kaçınılmalıdır. Bu, içecek, çatal-kaşık, diş fırçası veya havlu paylaşmamak; hasta biriyle sarılma veya öpüşme gibi temasları en aza indirmek anlamına gelir.
Dr. Anıl Doğan, tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi el, ayak ve ağız hastalığında da en önemli korunma yönteminin el hijyeni olduğunu söyledi ve korunmak için alınabilecek önlemleri sıraladı:
Tuvalet kullanıldıktan sonra, yemeklerden önce ve okuldan sonra mutlaka eller sabunla yıkanmalı ve mümkünse dezenfekte edilmelidir.
Hasta çocuklarla yakın temastan kaçınılmalı, havlu, çatal-kaşık, bardak veya oyuncak gibi eşyalar ortak kullanılmamalıdır.
Kreş ve okullarda oyuncakların, masaların ve tuvalet alanlarının düzenli dezenfekte edilmesi bulaş riskini azaltır. Ayrıca, çocuklara küçük yaşlardan itibaren el yıkama alışkanlığı kazandırmak ve oyun gruplarında hijyen kurallarını öğretmek korunmada büyük önem taşır.
Havuzlar, toplu oyun alanları ve parklar da bulaş riskini artırabileceği için bu ortamlarda temizliğe dikkat edilmeli, çocukların ellerini yüzlerine götürmemeleri sağlanmalı ve oyun sonrası mutlaka el yıkamaları hatırlatılmalıdır.
Bu hastalığın nadir görülen ama ciddi komplikasyonları nelerdir?
Dr. Anıl Doğan, çok nadiren bazı virüs tiplerinin beyin zarı iltihabı (menenjit), beyin dokusu iltihabı (ensefalit) veya kalp kası iltihabı (miyokardit) gibi ciddi komplikasyonlara yol açabileceğini, bu durumlarda kas güçsüzlüğü, solunum sıkıntısı, havale, bilinç değişikliği veya uzun süren yüksek ateş gibi bulgular görülebileceğini söyledi ve ekledi:
“Bu tür ağır seyirler genellikle bağışıklık sistemi zayıf olan, iki yaş altı ya da bağışıklık yetmezliği bulunan çocuklarda ortaya çıkar. Nadir bazı olgularda ise döküntüler sadece el, ayak ve ağızla sınırlı kalmaz; vücudun diğer bölgelerine de yayılabilir. Bu tür durumlarda çocuk mutlaka hekim tarafından değerlendirilmelidir.”
OLAĞAN DIŞI BİR SALGIN YOK
ABD’de vakaların çok arttığı bildiriliyor. Bizdeki vakalar normal düzeyde mi seyrediyor?
Son dönemde ABD ve bazı Asya ülkelerinde vaka artışları bildirilse de, Türkiye’de şu anda olağandışı bir salgın durumu olmadığını belirten Doğan, ancak mevsim geçişleriyle birlikte vaka sayılarında artış beklenen bir dönem yaşandığını, sonbahar aylarında diğer solunum yolu virüsleriyle birlikte el, ayak ve ağız hastalığının da daha sık görüldüğünü, yani bu artışın genellikle mevsimsel bir dalgalanma niteliğinde olduğunu ifade etti. Ebeveynlerin endişelenmesine gerek olmadığını ancak çocuklarda belirtiler gözlendiğinde vakit kaybetmeden doktora başvurmak önemini vurguladı.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ümit Savaşçı da kış döneminde böyle bir artış beklendiğini, bu vakaların her yıl görüldüğünü, özellikle okullar ve kreşler açılınca özellikle çocuklar da yakın temasta olduğu için bulaştırıcılık oranının yüksek olduğunu, vaka artışlarının normal olduğunu söyledi.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:96
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 10 Kasım 2025 09:26 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















