Alkışla yanlışa mı gitmeli tokatla kendine mi gelmeli? Serdar Tuncer
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
Bereketli bir Hüseyin tecrübesinin yaşattığı acıları unutarak ışıklı bir Mamdâni’ye siyasal Mehdî muamelesi yapan yurdum insanına iki çift laf ile itidal içre izan çağrısı yapacaktım, vazgeçtim.
Soruyu seyirci anlasın diye anaokulu seviyesinde sorarak hem konuğunu hem seyirciyi yoran sunucu dostlara, salağa yatmanın mutedil diyagonal açısına dair ikazlarda bulunacaktım, içimden gelmedi.
Ruh ve râyihâ birliğinden hareketle, elest bezmindeki ilk hatırayı her güzel şeyden ziyade latif kokunun çağırdığına dair eski tezimi, bilim adamlarının koku kaybının Alzheimer belirtisi olduğuna dair yeni tespitleriyle delillendirerek ele alacaktım, tehir ettim.
Kalem beni bir yere çağırdı, ben kalemi bir yere davet ettim. Baktık olmuyor, ara yerde buluştuk, gönlümün şahsında bütün gönül sahiplerine eleştiri ve iltifat bağlamında bir mektup yazasım var dedim, kırmadı yazdı.
Sâbitesiz, ne idüğü belirsiz, yanar döner, kaypak, yönünü rüzgara göre belirleyen insanların övgüsündense; ivazsız garazsız, harbi ve hasbî, eğrisi doğrusu belli, net insanların eleştirisi daha kıymetlidir. Zira birisi seni kendisi için över, diğeri seni senin için eleştirir. Birisi övgüsüne karşılık alacak hesabına girer, diğeri yergisi sebebiyle kaybedeceklerini umursamaz bile. Birisi varlıkta övgüsüyle senin yanındadır, diğeri yoklukta varlığını senin ayaklarının altına serer. Birisinin alkışı seni yanlışa götürür, diğerinin tokadı seni kendine getirir.
Gel gör ki kendine gelmek isteyen insan pek azdır. İçinden çıkamadığı dertlerini bir an olsun unutabilmek için kafayı çekip, çakırkeyif olunca dertlerine yok muamelesi yapan sarhoşlar gibidir insanoğlu. Her övgü zil zurna olmaya giden yeni bir kadehtir; her yergi güneşin doğuşuyla beraber gelecek baş ağrısının habercisi.
Kaypakların övgüsü -doğru bile olsa- gözlere çekilen bir perde gibidir. Mertlerin eleştirisi -yanlış bile olsa- yüzlere tutulan aynaya benzer. Birisi yaptığın hatayı görmene engeldir, diğeri hatayı yapanı görmene sebep.
Yüzündeki yara izini görmemek için ülkedeki bütün aynaları toplatıp kırdıran masal padişahlarına benzer insanoğlu. Harbî dostun eleştirisi ayna tutar insana. Kendinden bile gizlediği eksiklerini, hatalarını seyrettirir. Gel gör ki, insan; kusurumu görmeyeyim diye aynaları kırdıran padişahın ahmaklığına güler de eleştirisiyle kusurlarına ayna tutan dostlarını ahmakça kırmasının kendisini ağlanacak hale getirdiğini görmezden gelir!
Güç sahiplerine iltifat edilir ve güç sahipleri eleştirilir. Mal mülk, makam mevki, şöhret itibar, hatta güzellik; hepsi birer güçtür. Kendini o gücün sahibi zannedenler iltifattan hoşlanır yalan bile olsa ve eleştiriye tahammül edemezler gerçek olduğunu bilseler bile. Gücün gerçek sahibini tanıyıp, kendisine verilenin emanet olduğunun şuuruna eren insanların nezdinde övgü ile yergi müsâvidir. Onlar, medh ile zemmi, kahr ile lütfu bir bilirler, bir olandan bilirler. İltifat gördüklerinde bu bana değil ‘sahibine’ derler mahcubiyetleri artar. Eleştirildiklerinde ise bu eleştiri bu kişiden değil ‘O’ndan derler, kendilerine çeki düzen verirler.
İnsan kıymetini biraz da kendisini övenlerin ve yerenlerin terazisinde tartar. Kimin, senin için ne dediği mühimdir. Fahişeler bir adamdan çok namuslu diye bahsediyorsa onun namusundan şüphe edilir. Katillerin, bir kişiden zalim diye bahsedişi onun merhametine delildir.
‘Sana kim kızıyor?’ sorusu vardır terazinin bir kefesinde diğerinde ‘seni kim seviyor’ sorusu. Oraya çıkarıp alırlar adamın darasını. Namertler bir insanı sevmiyorsa bu onun mertliğinden haber verir. Velilerin bir insana kaş çatması onun yüzünün güldürüleceğine nişandır.
A benim gönlüm!
Sen sen ol; istikameti bozuk, sâbitesi netâmeli kimseler seni övdüklerinde mahzun ol! Ben nerede nasıl bir yanlış yaptım ki bunlar beni övüyor diye dizlerini döv! Onların iltifatını göklerin eleştirisi bil, istiğfar eyle!
Yol bilmezler senin yürüyüşüne laf ederse bunu istikamet sahibi oluşuna delil bil, hamd et! Onların sana somurtmasını göklerin tebessümü bil, layık olma derdine düş!
Mertler sana iltifat edince aman ha gurura kapılıp ‘ben’ deme! O dilemeseydi ne sen olurdun ne iltifata mevzu olan husus ne de iltifat eden mertler! Hepsini birden O’nun bir nimeti bil ve nimete layık olamayışın mahcubiyetiyle ‘Aman Yâ Rabbî’ de, O’na ilticâ et!
Harbî ve hasbî dostlar seni bir hatandan dolayı ikaz ederse sakın kızma, memnun ol! Muhasebe et, murakabe et, yanlışından dön! Aklı yoklar gibi aynayı kırma; aklın varsa kendini düzelt!
Âh benim gönlüm!
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:35
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 11 Kasım 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar


















