Alevilik’te kurumsal yenilenme bir ihtiyaç mı?
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com açıklama yapıyor.
"İnsanlığa doğru bir yol ararsan
Cahilin peşine düşme ha düşme
Gerçekçi bir kâmil olayım dersen
İnsanlık haddini aşma ha aşma"
Aşık İbreti
Alevilik, Anadolu’nun kadim batıni, felsefi inançsal mirasını, Alevi Ocak Sistemi, Dede-Talip ilişkileri, rızalık, ikrar ve musahiplik gibi temel yapılar üzerinden asırlar boyu sürdürmüş köklü toplumsal bir olgudur. Ancak, ülkemizde 1950’lerden sonra yaşanan köyden kente göç dalgası ve modernleşme süreci, bu geleneksel yapıyı kökünden sarsarak, toplumsal bir deformasyona yol açtı. Kentsel yalnızlaşma, Cem ibadetinin özünden uzaklaşılması ve kurulan dernek/vakıf yapılarının kurumsallaşamayıp, iç hizipleşmelere düşmesi, Alevi toplumunu yoğun bir asimilasyon baskısı altına sokmuştur.
Bu iç içe geçmiş durum karşısında, Aleviliğin misyonunu yeniden tanımlaması ve asimilasyona karşı demokratik bir direniş yapılanmasını oluşturması zorunlu bir hal almıştır. Bu çağrı; Aleviliği dar bir ritüele hapsetmek yerine, Kamil İnsan idealini merkeze alan batıni felsefi düşünce ve toplumsal dönüşüm için gereken adımların atılmasına yöneliktir. Öncelikli hedef, Cemevleri dahil tüm örgütlenmelerin otoriter hiyerarşiyi terk ederek, rızalık esasına dayalı doğrudan demokratik bir yapıya kavuşturulması olmalıdır. Ayrıca, Alevi kurumlarının partiler üstü özerk bir pozisyonda kalarak, laiklik, eşit yurttaşlık ve temel hak talepleri (Cemevlerinin ibadethane sayılması, zorunlu din derslerinin kaldırılması vb.) ekseninde etik ve sivil bir siyaset geliştirmesi gerekmektedir. Sonuçta Aleviliğin, özgün değerleriyle insanlığın yaşam umudunu çoğaltacak kurucu ve düzeltici bir siyasal duruş sergilemesi elzemdir.
***
Alevi toplumu köylerdeki Ocak Dedeleri çevresindeki birlik ve dayanışma ruhunu kentlere taşıyamadı. Çünkü kentlerde geleneksel inancını sürdürecek koşulları bulamadı. Bu yüzden toplumsal birliktelik dağılmaya yüz tuttu; bireysel ikbal arayışları ve yalnızlaşma baş gösterdi.
Kentlere taşınamayan bu köklü gelenek, ne yazık ki, kurulan dernek, vakıf ve federasyon hiyerarşilerinin keyfiyetinin aymazlığından kaynaklı, kendisini güncelleyemeyerek büyük bir toplumsal deformasyona neden oldu. Alevilik, bu süreçte özgün gerçekliğinden uzaklaştı. Geleneksel Cem ibadetleri zorunlu olarak terk edildi. Cem ibadetleri nostaljik bir gösteriden öteye gidemedi. Geleneksel tarikat cemleri yerini cemevi dedelerinin (önündeki yazılı metinleri bile okuyamadığı) gösteri ibadetlerine bıraktı.
Kent örgütlenmeleri, demokratik hak mücadelesinin yarattığı toplumsal tepkinin nicel büyüklüğünden güçlü bir kurumsal birliktelik oluşturamadı. Hatta bu örgütlenmeler kurumsallaşamadı ve kurum içi hizipleşmelerle asimilasyon sürecini derinleştirerek hızlandırdı. Aleviler üzerindeki asimilasyon baskısı; hem devletin geleneksel tek mezhepçi, Siyasal İslamcı etkisi hem de siyasi iktidarların milliyetçi selefi dinci anlayışları çifte bir tehdit olarak yükseldi.
Günümüzde, bu asimilasyon yöntemlerine karşı nasıl bir direniş gösterileceği ve Alevi toplumunun bunu nasıl hayata geçireceği üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Bu durum için, mevcut sorunları ve yol değerlerini ortak akılla belirlemeye ihtiyaç vardır. Bu kapsamlı bir çalışmayı gerektirmektedir. Ancak Alevi federasyonlarının bu katkıyı sağlayacak olgunluğa sahip olmadığı bilinmektedir. O takdirde bu işin yükü Anadolu Alevi Ocakları temsilcileri olan Dedelerin üzerinde olacaktır.
Bugünkü Cemevlerinin yapısı, ne yazık ki, genellikle ülkenin sorunlarından yalıtılmış, yöneticisinin hesap vermediği, siyasi ve ekonomik rant devşirme ve hizipleşme aracı haline gelmiş ve rızalığın hiçe sayıldığı bir işleyişe sahiptir. Bu kısırlığı aşmak için Cemevlerinin doğrudan demokratik bir yapılanmaya girmesi acil bir görevdir. Aksi takdirde Cemevlerini ilhak eden basiretsiz yöneticiler bu mekanları kendi çıkarları doğrultusunda rant kapısına dönüştürmekten kaçınmamaktadırlar.
***
Alevilerin etkin bir güç olabilmesi için sistemin manipülasyonuna karşı çıkarak; irticacı gericiliğin düşünce yapısıyla ve yaklaşımlarıyla hesaplaşılmalıdır. Bu hesaplaşmanın yanı sıra kendi bağımsız demokratik hak mücadelesine uygun siyasi çizgisini de net bir biçimde programlayarak ortaya koymalıdır. Bu program stratejik bir nitelikte olmalıdır.
Kent yaşamında dağılan Anadolu Alevi Ocak Sistemi'nin birebir yeniden inşası mümkün olmasa da, onun ilkelerine benzer bir kurumlaşmaya mutlaka gidilmelidir. Otoriter, hiyerarşik dernek yapısı terk edilmelidir. Bunun yerine, Yol'a ikrar veren her canın eşit olduğu, rızalık esasına dayalı, doğrudan demokratik bir örgütlenme modeli inşa edilmelidir. Bu yapı, otoriterliği, hiyerarşiyi ve hizipçiliği ortadan kaldırmanın panzehri olacaktır.
***
Alevi federasyonlarının siyasetle kurduğu ilişkinin meşru ekseni, eşit yurttaşlık ve temel hak talepleri olmalıdır, kişisel ikbal aracı olmamalıdır.
Birçok Cemevi yönetiminin merkezi ve yerel yönetimlerden destek alarak kurumsal bağımlılığa girmesi, Alevi toplumunun "laiklik" söylemini boşa düşürmekte ve iktidarın dinsel yönelimini daha da güçlendirmektedir.
Alevi örgütleri, bu talepleri dile getirirken siyasi partilerin aparatı haline gelmekten kaçınmalıdır. Bir parti ile organik bağ kurmak, örgütün tüm Alevi toplumunu temsil etme kabiliyetini zedeler ve toplumsal tabanını daraltır.
Aleviliğin özündeki adalet, eşitlik, insanlık, çoğulculuk ve ezilen-sömürülen halkın yanında olma gibi değerler, örgütlerin siyasi duruşunu belirlemelidir. Alevi demokratik kitle örgütleri, bu etik temel üzerinde bir siyaset inşa etmelidir.
***
Cem ibadetinin temelindeki "rızalık" ilkesi, Alevi örgütlerinin iç işleyişine de yansıtılmalıdır. Örgütler, genellikle demokratik, danışmaya dayalı ve tabanın söz sahibi olduğu bir yönetim biçimini benimsemelidir.
Bir liderin veya küçük bir grubun kararlarını dayatması bu inancın batıni felsefi ilkelerine aykırıdır. Bu örgütler, otoriter, merkeziyetçi ve lidere mutlak itaati esas alan anlayıştan ayrılarak, eleştiriye açık, demokrasi mücadelesi ekseninde yeniden yapılandırılmalıdır.
Aleviliğin günümüzdeki misyonu, kendi özgün değerleriyle insanlığın yaşam ve mücadele umudunu çoğaltmaktır. Bu, adalet, barış ve özgürlük adına, ülkemizdeki işçi sınıfının, ezilen ve sömürülen halkın safında yer almayı ve geçmişteki devrimci ruhu günümüze taşımayı gerektirir. Aksi takdirde Alevilik, Siyasal İslamcı kültürün bir payandası olmaktan öteye gidemeyecektir.
Alevi toplumunun talebi, ayrıcalık değil, ayrımcılığın son bulmasıdır. Aleviler, kendi ibadet ve inanç biçimlerine devletin müdahale etmemesini, bu alanı özel ve özerk bırakmasını istemektedir. Gerçek laiklik, inançların devlet müdahalesi olmadan özgürce yaşanmasını garanti altına alır. Alevilik, kimsenin arka bahçesi değildir ve Alevi toplumunun inancını ve hizmet kurumlarını hiçbir siyasi parti kendi amaçları için kullanma hakkına sahip değildir.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:55
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 23 Kasım 2025 05:15 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















