Alevi örgütlerine açık çağrı!
Halktv sayfasından alınan bilgilere göre, Ankara24.com açıklama yapıyor.
“Gelin canlar bir olalım
……
Özü öze bağlayalım
Sular gibi çağlayalım
Bir yürüyüş eyleyelim
Tevekkeltü taalallah”
Pir Sultan Abdal
Alevi toplumunun teslimiyet ile özerklik arasında kritik bir dönemeçte sıkıştırıldığı geçeğiyle yüz yüzeyiz.
Alevi örgütlülüğünün kendi geleceğini belirleyememesi durumunda, başkalarının (devletin ve siyasi iktidarın) planladığı bir geleceği yaşamak zorunda kalması kaçınılmazdır.
Bugün Alevi toplumu, tarihinin en kritik yol ayrımına gelmiş bulunuyor. Yıllardır "birlik" söylemiyle örtülen gerçeklerin artık gizlenemediği görülmelidir.
Son günlerde kamuoyuna sunulan iki belge (“Alevilerin Alevi Raporu” ve “Alevilerin Örgütlenme Manzarası Çalıştayı Sonuç Bildirisi”) bize sadece bir görüş ayrılığını değil, çok daha büyük bir gerçeği gösteriyor:
Alevi örgütlülüğü kendi içinden değil, tepeden tırnağa bölünüyor: Bölünmenin mimarı, siyasi iktidarla kurulan teslimiyet köprüsüdür!
Bir yanda devletle ve AKP-MHP iktidarı ile uyum içinde “makul temsil” olmayı hedefleyen bir çizgi; diğer yanda ise bu süreci, Alevi iradesini boğmayı hedefleyen, sinsice örülmüş bir “yumuşak kuşatma” olarak deşifre eden karşı tepki. Bu bir fikir farkı değil; Aleviliğin ruhu üzerindeki siyasi vesayet mücadelesidir!
Bazılarına göre devletin kurduğu Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı bir kazanımdır: “Devlet ilk kez Aleviliği resmen tanıdı.”
Gerçeğin soğuk yüzü ise şudur: Devlet, Aleviliği tanımadı; onu kendi rejiminin kafesine koydu! Buradaki tehdit sadece denetim altına alınmak değil, Hakk Muhammed Ali inancının siyasi iktidar tarafından yeniden tanımlanması ve köklerinden koparılmasıdır!
Alevi örgütlülüğü kritik bir eşiktedir. Alevi toplumu adına rapor düzenleyenler, Alevi toplumunu güçlendirmek yerine, temsil hakkını dar bir çevreye devreden yeni bir bölünmeyi büyütmektedir.
Kamuoyuna sunulan iki rapor bu bölünmenin somut göstergeleridir.
***
Çağrım, susanlara değil, sorumluluk alanlara yöneliktir.
Alevi örgütleri artık şunu açıkça bilmek zorundadır:
Hiçbir kurum, tüm Aleviler adına konuşma yetkisine sahip değildir.
İmza kalabalığı irade çalmak demektir! Tabanın sesi olmayan hiçbir masa başı metin, 'ortak irade'yi temsil edemez.
Alevi iradesi, masa başında değil halk içinde belirlenir.
***
Devletle kurulan her ilişki, Aleviliğin özerkliğini tehdit eder; denetlenmezse teslimiyete dönüşür.
Cemevlerinin statüsü, bütçe desteği, temsil mekanizması… Bunlar kazanım değil, denetim aracına dönüşebilir.
Alevi toplumu lütuf değil, hak istiyor! Devletin cebinden çıkan bütçeyi değil, anayasal eşitliğin her alanda uygulanmasını istiyor!
***
Sessizlik, tarafsızlık değil; tarihsel suça ortaklıktır.
Bugün bu iki raporu imzalamayan örgütler “biz karışmayalım” diyorsa, yarın alınan tüm kararlar onlar adına yazılacaktır.
İtiraz etmeyen her yapı, teslim olan yapı olarak kayda geçecektir.
***
Alevi toplumu adına yürütülen görüşmeler şeffaf olmak zorundadır.
Kiminle görüşüldü?
Hangi talepler masada?
Hangi örgütler devre dışı bırakıldı?
Bu soruların cevabı verilmeden hiçbir temsil süreci meşru değildir.
Müzakere kapalı kapılar ardında değil, kamu önünde yapılmalıdır.
***
“Birlik” söylemi, laf olsun diye kullanılamaz.
Birlik, itirazın susturulması değil; farklılığın kurumsal güce dönüştürülmesidir.
Birlik adına susmak, birliği değil itaati büyütür.
Aleviler hem birlik hem de irade ortaklığı istiyor.
***
Alevi örgütleri tarafını netleştirmek zorundadır:
Devletle uyumlu, kontrollü, şekillendirilmiş ve yeniden tanımlanmış Alevilik mi?
Kendi kaderini kendi belirleyen özerk Alevilik mi?
Bu soruları herkes kendisine sormalı ve cevabını netleştirmelidir. Bu ertelenemez.
Bu soru sadece siyasi değil, inançsal ve tarihsel bir sorudur.
Bu soru cevaplanmazsa, cevap başkaları tarafından yazılır.
***
Zaman tartışma zamanı değil, karar zamanıdır.
Bugün tek görev var: İradeye sahip çıkmak.
Kimse, Alevi toplumunun geleceğini onun adına pazarlık konusu yapamaz.
Kimse, tabanın sesini “imza temsili” ile ikame edemez.
Kimse, örgütsel sessizliği meşruiyet sayamaz.
***
Bu durum, Alevi örgütlülüğünde ilk kez yaşanmıyor.
Devlet, her dönem Aleviliği tanımadı lakin Aleviler içindeki “temsil duvarını” inşa eden taraf olmayı başardı.
Bugün o duvar yeniden örülüyor; bu kez “kurumsal işbirliği” kılıfıyla.
***
Alevi toplumu, örgütlerinden açık tavır bekliyor.
Ya bu süreçte söz alınacak ya da Aleviliğin geleceği devlet–örgüt elitleri arasında biçimlenecek.
Bugün safını netleştirmeyenler, yarın Alevi tarihinin hükmünde yok sayılacaktır.
Aleviler susmuyor, susmayacak!
Siz de susmayın.
Aleviliğin kaderi, kapalı kapılar ardında yapılan müzakerelerle değil; alanlarda, meydanlarda verilecek onurlu bir mücadele ile yazılır!
Alevi toplumu, ya devletin denetimine ve idari rejimine girmeyi ("teslimiyet") kabul eden ve bu süreçte temsil yetkisini dar bir zümreye devreden bölünmüş bir yapıyı seçecek ya da tüm örgütsel farklılıklarıyla birlikte birleşerek kendi kaderini belirleyen özerk bir inanç ve siyasi irade mücadelesi verecektir.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:56
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 02 Kasım 2025 05:17 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















