‘Akıntıya karşı kürek çektim, hırpalandım, su yuttum bazen ama boğulmadım’
Ankara24.com, Hurriyet kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Bir süredir yeni işinin çekimleri için Urla’da. Bir hafta sonu röportaj ve fotoğraf çekimi için İstanbul’a geliyor. Stüdyoda hummalı bir çalışma var. Bir yandan fotoğraflar için Burçin’in saçlarına uzun bir atkuyruğu ekleniyor, bir taraftan kıyafetler seçiliyor. Onunla sohbet etmeye bayılıyorum. Her zaman derin ve hoş sohbetiyle beni büyülüyor. Başlıyoruz muhabbete...
◊ Bir yanınla kontrolcü, bir yanınla özgür ruhlu geliyorsun. Hangisisin?
Özgürlüğümü, kontrolümü kaybetmeden yaşamayı deniyorum. Bazen olmuyor. Olduğu zamanlarda hepsi. Olmadığı zamanlarda hiçbiri.
◊ “Yeni sayfalar açtığım bir dönemdeyim” demişsin. Nasıl yenilikler var hayatında?
Mesela yeni kabullerim, yeni retlerim var. Genelgeçer kuralları esnettiğim, bunları yaparken kendimi gözlemlediğim bir dönem. Hata yapmaktan daha az korkar oldum. Hata yaparım diye kaçırdığım fırsatlar masanın üzerinde cilt cilt kitap olarak duruyor hâlâ çünkü. Hep gözümün önünde, hep deneyimimin uzağında... ‘Korkularım ayağıma dolandığı için yapmayayım’ demiyorum; ‘Varsa bedeli çekerim, dersimi alır, elimi yıkar, giderim’ diyebiliyorum bu aralar. Yeniliklerden yanayım artık. Yeni bir iş, yeni arkadaşlar, yeni bir ev, yeni bir şehir, yeni bir ben. En önemlisi kimsenin beni sevmesine ihtiyacım yok artık. İlk defa en büyük alanı kendime tutuyorum.
◊ Kendinde ruhen azalttıkların ya da bırakmaya cesaret ettiğin şeyler oldu mu?
Vazgeçmek...Vazgeçmek bir eylemdir, aynı zamanda bir seçim. Vazgeçmek, bazen gücün bittiği için değil, artık kendi iyiliğini seçtiğin için bir şeyi elinin içinden yumuşakça bırakmaktır. Vazgeçmek yenilgi değil, kendine ‘Ben daha fazlasına layığım’ deme cesareti ve özenidir. Hayatında yürümeyen ilişkiden, kalbini kıran arkadaşından, aptal birine saygı duymaktan, benmerkezcilerden, daha iyisi olabileceğini bildiğin halde aza tamah etmekten, teşekkür edemeyenden ve özür dileyemeyenden, cahilliği cesaret sanandan, bencillikten vs... İçinde bunlardan biri bile olup da vazgeçebilene alkış tutuyorum.
◊ Sen nelerden vazgeçtin?
Ben, bende barındığını düşündüklerimden ve çevremdeki bu tarz insanlardan vazgeçtim, vazgeçiyorum. En azından deniyorum. İnsan vazgeçtiği kadar açabiliyor yerini daha çok hak eden kişiye, duyguya, doğru algıya. Bütün büyük hikâyeler bir vazgeçişin ardından vurur eteğinin ucuna. İster salınırsın onlarla ister silkelersin paçandan. Görüp görmemek senin gönlünün açıklığına dahil. Tüm vazgeçişlerimin üstüne oturmuş kadeh kaldırıyorum uzun zamandır, karşımda vazgeçilmeyi hak etmeyen değerlerimle!
◊ Dışarıdan çok düzgün duruyorsun. En büyük arazın, defon nedir?
Kime göre düzgün? Düzgünlüğün karşılığı kaç maddede şekil alır? Dışarıdan görünen düzen, belki içeride verdiğim sessiz savaşların hediyesidir. Ben yaptıklarımla ve yapmadıklarımla çok ortadayım bu kadar zamandır. Buyum. Bu kadarım. Kimine göre arazın ta kendisiyimdir, kimine göre defonun tek parçasıyımdır, kimine göre iyilik timsali. Kim
bilir? Nasıl görmek istiyorsanız öyle kalayım hatırınızda.
‘EVLATLARIMIZI ADAM GİBİ DEĞİL, İNSAN GİBİ YETİŞTİRMELİYİZ’
◊ Dünyada bir süredir ‘MeToo’ hareketi devam ediyor. Kadınlar maruz kaldıkları psikolojik ve fiziksel şiddeti anlatıyor...
MeToo hareketi, özellikle oyuncuların sesini daha özgür çıkarmasına alan açtı. ‘Korkmanın normal ama susmanın mecbur olmadığını’ gösterdi. Tek bu meslek için değil, hangi mesleği yaparsan yap, eylemi ve mesafesi değişse de tacize uğramamış bir kadın yoktur. Sadece bizim sektörde varmış bu durum gibi bir algı oluşturuluyor, bunu da kabul etmiyorum.
◊ Yaşadın mı?
Ben de setlerde tacize, mobbing’e uğradım, psikolojik şiddete özellikle ama sadece setlerde değil. Bizler sadece işyerimizde değil; yürüyüş yaparken, otobüs beklerken, çocuğunla oyun parkındayken, işe giderken... Sabah, akşam, gece... Pantolonla, etekle, şortla... Saçım görünürken, görünmezken... Sarışınken, esmerken, kızılken... Konu kadın olmak! Ya da konu insan olamamak! Gelişememek, eğitilememek, yetiştirilememek. Zamanında “Göster amcana” diye başlayan cümleleri bugün otobüste evine gitmeye çalışan kızlar tamamlıyor. ‘Erkek adam yapar, yap oğlum’ diye başlayan çay yanı sohbetlerine günümüzde karakolda, hastanede, adliyede, mezarlıkta son veriliyor. Evlatlarımızı ‘adam’ gibi değil, insan gibi yetiştirmeliyiz.
◊ Peki, böyle bir şeyle karşılaştığında tavrın ne olur?
Ben setimde gördüğüm, duyduğum, hissettiğim ya da benimle paylaşılan bir duruma ses çıkarırım. Çıkarmalıyım. Çıkarmalıyız. Erkekler alışageldikleri konfor alanından çıkmadığı sürece kadınlara alan tanınmıyor çünkü. Biz tutacağız o alanı mecburi susturulanlara. Sadece kadınlara değil. Beslenmesi yasaklanan hayvanlara, katledilen doğaya, ötekileştirilen insanlara, yok sayılan yaşam haklarına...
‘ERKEKTE KARİZMA OLAN HER ŞEY KADINDA YAŞLILIK BELİRTİSİ Mİ?’
◊ Son dönemde bir diğer konu da kadınların yaşları ilerledikçe anne rollerine sıkışması ama erkeklerin jön olarak kariyerlerine devam etmeleri... Bir de olgun erkek jönlerin genç kadın partnerleri olması eleştiriliyor. Bunlarla ilgili yorumun ne?
Sözlerimi ne olur bir projeye, bir isme, bir yapıma yormayın. Konu birilerinin üstüne alınmasından daha derin çünkü. Yaş farkı olsa da uyumları ve aralarındaki enerji çok iyidir. Tabii olabilir. Seyirciye geçer. Ama sorun ve senin sorun yani; erkeklerin hep büyük, kadınların küçük olması, değil mi? Biz bu ülkedeki kadın oyuncular, kendimizden yaşça küçük biriyle oynasak -hikâyede bu anlatılmıyorsa tabii- zorbalık üstü zorbalık görürüz. Demedikleri kalmaz. Ama erkekte karizma olan her şey kadında yaşlılık belirtisi mi? Orta yaş kadınların dahil olduğu hikâyeler sadece annelik temalı mı olmalı? Hayatın içinde herkesin, yaş farkı görmeksizin âşık olma hakkı var. Her duyguyu yaşamaya hakkı var. Bu özgürlük. Bu seçim. Bu gerçek. Bunu tek erkekler mi deneyimliyor peki? Yaşama tabi olan hikâyeler senaryoda niye olmasın? Hep erkekler mi genç kadınları seviyor? Hani aşkın yaşı yoktu! Hani aşkın cinsiyeti yoktu! Hani o çok sevdiğiniz eşitlikçi cümleler nerde, havada asılı mı kaldılar? Odadaki fil de burada devreye giriyor. Aynı yaşta olduğumuz jönlerimiz, yaşıtımız olmayan meslektaşlarımla oynadığı, oynatıldığı, seçtiği, seçildiği için bazı meslektaşlarım da onların ablalarını, annelerini oynuyor. Sonra niye bu kadar estetik yaptırdı? Niye? Sevgili söz sahibi sektör dostlarım... Siz yapıyorsunuz bunu. Siz itiyorsunuz yaşlanmış hissetmeye pek çok arkadaşımı.
‘ROMANTİZMİN KLİŞE KARŞILIKLARI BENDE BULANTI YAPIYOR’
◊ Aşk, hayatında nerede?
‘Neden olmasın’ listesinin ikinci sırasında. Aşk, insanı hem güçsüz hem en güçlü haline sokan tuhaf bir çelişki. Aramıyorum, diretmiyorum ama âşık olabilme ihtimalimden vazgeçmiyorum da.
◊ Nasıl bir aşk isterdin?
Yaş, iş, tip benim hiçbir zaman önceliğim ya da kırmızı çizgim olmadı. Bana özenli davransın yeter. Gelirse gönlümle beraber. Yok hayır, daha o kişiyi bulma zamanım değilse de başımla beraber. Ben tek olmaktan yana dertli değilim, hiçbir zaman da olmadım. Umarım sonraki yıllarda da olmam. Kendiyle zaman geçirmeyi seven biriyim. Benim gibi hisseden biriyle tekliğimi bölüşmeyi tercih ederim. Sen sormadan da söyleyeyim, listenin birinci sırasında, mesleğime dair bir manifestim var.
◊ Âşık olduğunda aklını mı kaybedersin, yoksa planlı romantik mi olursun?
Ben fazlasıyla a-romantiğim. Pek sevmem yani. Romantizmin klişe karşılıkları bende bulantı yapıyor. Aklımı da kaybetmem ama hormonlarımın ayarı kaçar. Aşk bir hormon dalgalanması. Hatasıyla, ‘ama’sıyla kabulümüz. Akıl tutulması desek daha doğru. Mantığını rafa kaldırıp sonunu tahmin bile etsen o ateşe elini uzatmak gibi. Aşkın ömrü belli, bizim değil. Sadece yaşamak isterim.
‘DOĞAL YAŞ ALMA DÖNGÜSÜYLE YÜZLEŞİYORUM’
◊ Oyuncuların estetikleri şu sıralar çok konuşuluyor. Bir oyuncu yüzüne ne kadar müdahale etmeli?
Rahat bırakın artık oyuncuları. Dış görünüşleriyle ne örnek olmak zorundalar, ne feyz vermek ne de izleyenin ‘göz zevkine’ uymadı diye değişmek. Herkes istediğini yapsın. Oyuncunun ne tarz karakterlere hayat verebileceğini cast’ı yapanlar, kişiye bakıp düşünmüştür herhalde. Kimisi mimikle oynamayı seçer, kimisi daha ifadesiz görünmek ister. Dolgun dudaklarıyla repliğini söylemek bir oyuncuya iyi hissettiriyorsa, ince dudaklıyı ne ilgilendirir? Ya da tam tersi. Her hemcinsim, her yaşıtım gibi
ben de bedenimle, cildimle, metabolizmamla, yerçekimiyle, kısacası doğal yaş alma döngüsüyle yüzleşiyorum son yıllarda.
◊ Peki, sonuç?
Kabul ediyorum. İyi bakıyorum kendime. Kimseyi dinlemiyorum. Kendimi seviyorum. Kendine kim nasıl bakıyorsa, kendini nasıl beğeniyorsa ona da saygı duyuyorum. Herkes göründüğü gibi karakterler oynar. Ayrıca kafamızı çevirdiğimiz çok yerde o birbirine benzemeyi göze alarak işlem yaptırmış kadınlar gerçek değil mi? Onları kim oynayacak?
◊ Sen dış görünüşünle ilgili yorumları umursar mısın?
Ağlarken, bağırırken, kızarken iyi görünmekle ilgili hiç derdim olmadığı için kafamı daha iyi nasıl hissettiririm diye rolüme yordum. Dış görünüşümle ilgili yorumları hiç umursamıyorum. Ayrıca şanslıyım, minyon olmanın, kendime iyi bakmanın, sağlam genetiğin avantajlarını yaşıyorum. Canım isterse yaptırırım estetik, istemezse yaptırmam. Beğenmeyen almaz dizisine, filmine... Bir de şuna çok takılıyorum... Sevgili kadın meslektaşlarım; diğer arkadaşlarımızdan bahsederken daha mı az kırıcı olsak? Bize soru sorup birbirimize laf atmamız bekleniyor. Yapmasak mı acaba? Çünkü çoğunlukla, buna bizi neyin ittiğini hepimiz iyi biliyoruz! Sektör baskısını konuşmuyorken estetik yaptırmış kadın oyuncuların nedeninden mi bahsedeceğiz şimdi? Odadaki fili ne zaman dillendireceğiz?
‘İNTİKAM YÜKTÜR, BEN YÜK SEVMEM, KARMAYA İNANIRIM’
◊ Yeni projelerin neler?
Çok severek kabul ettiğim, çok içime sinen meslektaşlarımla çalıştığım, yapım şirketimizin kendi gibi çok başarılı bir teknik ekip kurduğu, güçlü yazarlarımızın kaleminden çıkmış, duygusal bir zekâyla çekilen, yönetilen bir dizinin içindeyim aylardır; ‘Ben Leman’...
◊ Bu bir kadın hikâyesi diyebilir miyiz?
Tam bir kadın hikâyesi. Her karakterin ağlatıp güldürebildiği bir intikam meselesi! Öfkenin içindeki kırgınlığı, gülüşün ardındaki korkuyu, sessizliğin içindeki bağırışı duyup görebildiğimiz bir dili var dizinin. 10’uncu bölüm itibariyle yeni olayların peşine düşecek karakterler. Belki omuz omuza, belki kavga kıyamet ama hep birlikte! Sezon sonuna kadar göstereceğimiz
o kadar çok ters köşe var ki biz bile heyecanlanıyoruz senaristlerimizden dinlerken.
◊ Canlandırdığın karakter gibi intikam duygun var mıdır?
İntikam çok yoğun, koyu bir duygu. Ben karmaya inanırım. İlahi adalet cezasını verir kötülüğün. Sistem kendi içinde doğrunun yanında durur. Belki bugün, belki yarın. Sen onu ne zaman görmeye hazırsan o zaman gerçekleşir. Benim düşmanım, nefret ettiğim ya da kötülüğünü istediğim kimse yoktur. İntikam yüktür. Ben yük sevmem.
◊ Dizide eşinin, en yakın arkadaşıyla olduğunu öğrenen kadın karakter ‘Eşinin onu aldatmasındansa arkadaşının onu aldatmasının daha acı’ olduğunu söyledi. Sence sevgilinin mi arkadaşının mı seni aldatması daha acı?
Aldatılmanın her hali kötüdür. Hayatımdan o iki kişiyi de çıkaracağım için bir seçim yapmam. Ama dürüst olayım, acısına gelince, kesinlikle bir hemcinsimden yediğim darbe beni daha çok acıtır. Dostum zaten yapmaz, ona eminim. Arkadaşımsa... ‘İnsanlık hali’ der, tüm kitabı kapatır, sayfalarda kaybolmam.
◊ Dizide 90’lar ruhuna ait şarkılar duyuyoruz. Bir şarkı da senin canlandırdığın karakter üzerinde çok etkili. Peki, senin hayatını anlatan şarkı hangisi olurdu?
Sezen’den (Aksu) ‘Hayat Sana Teşekkür Ederim’. Her halimle gerçek, her halimle minnettar, her halimle biraz yenik, biraz güçlü, biraz dikbaşlı, unutulmayı göze almış, belki kötü, belki iyi. En çok da küçük hataları olan büyük bir kız çocuğuyum çünkü. Sanırım bu yüzden hikâyemin fon müziği bu.
◊ Daha çok romantik komedi ya da dram işlerle risk almadan ilerlemek varken son projelerin genelde ters köşe yapıyor. Bu riski özellikle mi alıyorsun?
Risk benim ikinci adım (gülüyor). Rutini kırmayı seviyorum. Arada eski tuşlara basmayı tatlı buluyorum ama onu da yeni ve farklı projelerin içine yediriyorum. Hep bir söylemim olsun istedim. Akıntıya karşı kürek çektim. Hırpalandım. Su yuttum bazen ama boğulmadım. Suyu bulandırmaktan korkmadım. Çoğunlukla gurur duyduğum projelerim oldu. Hayat seçimlerden ibaret.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:90
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 14 Aralık 2025 09:34 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















