6 Şubat depremlerinin üzerinden bin gün geçti: Bin asır da geçse mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com haber yayımlıyor.
6 Şubat depremlerinde en az 53 bin 737 kişinin hayatını kaybettiği büyük felaketin üzerinden tam bin gün geçti. Adıyaman’daki Grand İsias Otel’in yıkılmasıyla 72 canını kaybeden, aralarında KKTC’li öğrencilerin de bulunduğu aileler, bin gündür süren adalet mücadelelerini anlattı.
Otelde 13 yaşındaki oğlu Aras'ı kaybeden ve enkazdan sağ kurtulan Murat Aktuğralı, depremlerin üzerinden bin gün geçmesine rağmen adaletin yerini bulmadığını söyledi. Aktuğralı, şöyle konuştu:
"Biz, Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği aileleri olarak, ilk günden itibaren adalet mücadelemizi hiç durmadan sürdürmekteyiz. Geçen sürede maalesef adalet konusunda büyük hayal kırıklıklarımız oldu. Umarım gelecek hafta ve önümüzde olacak olan bütün duruşmalarda gereken cesaret gösterilir ve adalet yerini bulur. Kaybettiğimiz çocuklarımızın acısını her gün, her nefesimizde, her lokmamızda yaşarken, hâlâ suçluların ellerini kollarını sallayarak gezmeleri bizleri kahretmektedir. Tek beklentimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin bizlere olan adalet borcunu bir an önce ödemesidir. Çocuklarımızın ruhu ancak bu şekilde rahat edecektir."
"BİN GÜN DEĞİL, BİN ASIR GEÇSE DE ADALET MÜCADELEMİZDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ"Otelde 14 yaşındaki kızı Selin'i kaybeden ve Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya ise "6 Şubat 2023'ten bu yana tam bin gün geçti. Bin gündür adalet istiyoruz, bin gündür adalet için haykırıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin bize bir adalet borcu var. Bin gün değil, bin asır geçse de adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Gerçek adalet yerini bulana kadar mücadele edeceğiz" diye konuştu.
Karakaya, 6 Kasım'da kamu görevlilerinin yargılandığı davanın üçüncü duruşması için yeniden Adıyaman'a gideceklerini hatırlatarak, bilirkişi raporuna ilişkin şunları söyledi:
"Bilirkişi raporunu beklediğimiz bu uzun sürede, Pazartesi günü rapor dosyaya yüklendi. Rapora göre üç kamu görevlisi sorumlu, üç kamu görevlisi ise sorumlu değil olarak belirtildi. Ancak bu raporda kesinlikle eksiklikler vardır. Kamu görevlilerinin 'Ben sadece imza attım', 'Görevimi yaptım', 'Ne olduğunu bilmiyorum' gibi savunmalarını asla kabul etmiyoruz."
"ÇOCUKLARIMIZIN HİÇBİR YAŞAMA ŞANSI OLMADI"İsias Otel'de ihmali bulunan tüm kamu görevlilerinin hesap vermesi gerektiğini vurgulayan Karakaya, "Grand İsias denilen katil binada imzası olan her kamu görevlisi sorumludur. Neden o koltuklarda oturuyorlardı? Bu binanın yapımına neden izin verdiler? Grand İsias katil bina yüzünden 72 can saniyeler içinde hayatını kaybetti. Çocuklarımızın hiçbir yaşama şansı olmadı. Saniyeler içinde nefessiz kalarak kumun altında can verdiler. Eğer o imzalar atılmasaydı, o onaylar verilmeseydi Grand İsias diye bir bina olmayacaktı ve çocuklarımız şu anda yanımızda olacaktı" ifadelerini kullandı.
Karakaya, davaların birleştirilmesi talebini de yineleyerek, "İlk günden beri, otelin sahiplerinin ve diğer sanıkların yargılandığı ceza davasıyla kamu görevlileri davasının birlikte görülmesini defalarca dile getirdik. İsias binasını yaratan otel sahipleri, fenni mesuller ve kamu görevlileri olası kastla yargılanmalı, her bir can için bedel ödemelidir. Türkiye Cumhuriyeti bize bir adalet borçludur. Bu gerçek adalet sağlanana kadar da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı, Türkiye'deki destekçilerimiz ve bu davayı bilen herkes davanın peşinde olmaya devam edecek" dedi.
"HASAN ASLAN NEREDE?"Karakaya, İsias davasında ilk duruşmada fenni mesul Hasan Aslan'a verilen 16 yıl 4 ay 20 günlük hapis cezasına rağmen sanığın hâlâ yakalanmadığını hatırlatarak, kamu görevlileri için tutuklama talebinde bulundu. Karakaya, "Biz, meleklerimize, sevdiklerimize ve tur rehberlerimize söz verdik. Aileleri olarak bu sözü tutmak için sonuna kadar, son nefesimize kadar ne gerekiyorsa yapacağız. Bu mücadele bitmedi, bitmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti adalet sistemine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne tekrar sesleniyoruz: Bize bir adalet borçlusunuz. Bin gün değil, bin asır geçse de bu adalet yerini bulana kadar biz buradayız, burada olacağız" diye konuştu.
İsias Otel davasında bilirkişi raporu hazırlandı: 3 kamu görevlisi kusurlu bulundu
Otelde 14 yaşındaki kızı Serin'i kaybeden ve enkazdan yaralı kurtulan ceza hukukçusu Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, yaklaşık bin gündür süren adalet mücadelesini değerlendirdi. İpekçioğlu, Adana'daki Alpargün Apartmanı davasında sanığa yeniden "olası kast" suçundan ceza verildiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
"Yaklaşık bin gündür bir adalet mücadelesi veriyoruz. Bu mücadelenin en önemli nedeni, Türkiye'de adaletin sorgulanır hâle gelmesidir. Dün itibariyle Alpargün davasında Adana'da olası kastla mahkumiyet kararı çıktı. İstinaf mahkemesi daha önce davayı bozmuştu. İlk derece mahkemesi, davayı olası kastla sonuçlandırdı. Bu bizim için büyük bir umut, Türkiye'deki deprem davaları açısından da bir umuttur. Olası kast, ilk kez kolon kesimine özgülenmeden bir deprem davasında mahkumiyet kararına yansımış oldu. Bunun emsal olması en büyük dileğimizdir."
İpekçioğlu, İsias Otel içinde "olası kast" koşullarının oluştuğunu belirterek, şöyle konuştu:
"İsias Otel davasında, Alpargün'den daha açık bir sahte ruhsatlama söz konusudur. Bu sahte ruhsatlama işbirliği içinde, iştirak halinde işlenmiştir. Alpargün'de suç yalnızca müteahhit tarafından işlenmişken, İsias'ta birden çok kişinin katılımıyla gerçekleşmiştir. Nitekim İsias şirket ortakları ve fenni mesuller, çeşitli usulsüzlüklere başvurarak kamu görevlilerini, çıkar menfaat ilişkisi veya siyasi nüfuzlarını kullanarak sahte ruhsatı imzalamaya yönlendirmiş veya birlikte karar almıştır. Bu olası kast meselesi, Alpargün'den daha açık bir şekilde İsias'ta uygulanmak zorundadır.
Ceza hukukunun en temel konularından biridir. Dolayısıyla bunu bir ceza hukuku yargıcının bilmemesi veya uygulayamaması, elbette cesaretsizliğinin bir göstergesidir. Bugüne kadar olası kast ve mahkumiyet, kolon kesimi olmadan hiçbir deprem davasında karara bağlanmamıştır. Olası kast her zaman kolon kesimine özgülenmiş bir mesele olarak karşımıza çıkmıştır. Ama İsias'ta adil bir karar verilecekse, olası kast ve mahkumiyet uygulanmak zorundadır.
Türkiye'deki algı şu: Deprem davalarında ceza almışlar, 17 yıllık bir cezaları var. Peki, daha ne olsun? Kağıt üzerinde 17 yıl, fiilen 7-8 yıl… 72 canın bedeli 7-8 yıl ile ödenemez. Ben bir anneyim; kızımı aldılar. Bana zarar veren kişinin bedelini ödemesini istiyorum. Ben devlet değilim. Dolayısıyla cezanın verilmesini, en ağır cezanın uygulanmasını istiyorum ki şahsi öcümün devlet eliyle sonlandırıldığını ve adaletin sağlandığını görebileyim."
"HUKUKEN GEÇERLİ OLMAYAN BİR RUHSATA TEKRAR GEÇERLİYMİŞ GİBİ İŞLEM YAPIYORLAR"İsias davasında iki tane ruhsat olduğunu hatırlatan İpekçioğlu, şu bilgileri paylaştı:
"Bir 1993 tarihli ruhsat ve bir de 2001 tarihli ruhsat var. 1993 tarihli ruhsat, İsias Oteli için değil, apartman şeklinde verilen ilk ruhsattır. Bu ruhsatta imar müdürü Yusuf Gül ve tekniker Fazlı Karakuş yer alıyor. Dosyaya bir bilirkişi raporu girdi; fakat raporda ilginç bir şekilde imar müdürü Yusuf Gül'e herhangi bir sorumluluk yüklenmedi. Elbette hukuki sorumluluğu belirleyecek olan bilirkişi raporu değil, mahkemedir. Yusuf Gül, imar müdürü olarak ruhsata imza koymuştur. Eğer imzası olmasaydı ruhsat geçerlilik kazanmayacaktı. Dolayısıyla ruhsattaki tüm hususları onaylayan ve sorumluluğu üzerine alan kişidir. Bunu göz ardı etmek hukuken mümkün değildir.
2001 tarihli tadilat ruhsatı var. Kanuna göre 1993 tarihli ruhsatın 5 yıllık geçerlilik süresi 1998 yılında sona erdiği hâlde, 2001 yılında geçerliymiş gibi işlem görmüştür. Bu işlemi Bilal Balcı (ruhsat şefi), Mehmet Salih Alkayış (imar müdürü), Osman Bulut (belediye başkan yardımcısı) ve Abdurrahman Karaaslan (tekniker) gerçekleştirmiştir. Düşünün ki belediyenin imarından sorumlu dört kişi, süresi geçmiş ve hukuken geçerli olmayan bir ruhsata tekrar geçerliymiş gibi işlem yapıyor. Oysa binanın kullanım amacı değişmiş, apartmandan otele çevrilmiştir. Peki bunu neden yapıyorlar? Çünkü statik hesap yapılmasın; binanın taşıyıcı sistemi, karkası otelin ağırlığını kaldıracak şekilde tasarlanmamıştır. Binanın tekrar yıkılması veya güçlendirilmesi gerekirdi. Güçlendirme, ek maliyet ve daha fazla harcama demekti. Dolayısıyla ne İsias şirket ortakları bunu istedi ne de karşı taraf, aldıkları çıkar karşılığında evrakları eksikmiş gibi işleme koydu.
Bu kişilerin imzaları olmasa, bu belge geçerlilik kazanamayacaktı ve o otel hiç olmayacaktı. Bu nedenle, bu kişilerin cezai yönden sorumlulukları çok ağırdır. Ayrıca, bu kişiler sahte ruhsat işlemini birlikte yapmışlardır. Her ne kadar 3. Ağır Ceza Mahkemesi birleştirme kararı verip bunu göz ardı etmek istese de, vicdanlarında eminim ki bunun muhasebesini yapmışlardır, yapacaklardır ve yapmaları da gerekir. 6 Kasım Perşembe günü Adıyaman Adliyesi'ndeyiz. Adil bir karar bekliyoruz."
80 kişinin hayatını kaybettiği deprem davasında yeni iddia: AKP'li müteahhit İngiltere'ye kaçtı!
Adıyaman'daki Grand İsias Oteli'nin yıkılması sonucu, aralarında KKTC'li öğrenciler ve tur rehberlerinin de bulunduğu 72 kişi hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı. Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 25 Aralık 2024'te görülen karar duruşmasında yakınlarını kaybedenler, "Olası kast cezasını verin ki başkalarının çocukları ölmesin" çağrısında bulundu.
Mahkeme, otel sahibi Ahmet Bozkurt'u "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 18 yıl 5 ay 7 gün hapis cezasına çarptırdı. Aynı suçtan mimar Erdem Yıldız'a 18 yıl 5 ay 7 gün, Bozkurt'un oğlu Mehmet Fatih Bozkurt'a 17 yıl 4 ay 28 gün, fenni mesul Hasan Aslan'a 16 yıl 4 ay 20 gün, inşaat mühendisi Halil Bağcı'ya 7 yıl 4 ay, inşaat mühendisi Mehmet Göncüoğlu'na ise 8 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Sanıklara "iyi hal indirimi" de uygulandı. Sanıklardan Bilge Açık, Efe Bozkurt, Seda Zeren, Şule Özbek ve Ulviye Bozkurt ise beraat etti. İstinaf mahkemesi, yerel mahkemenin sanıklara verdiği hapis cezalarını hukuka uygun buldu. Dava Yargıtay'a taşındı.
Öte yandan, otelin ilk yapım tarihi olan 1993 yılında ruhsatına onay veren dönemin Adıyaman Belediyesi İmar Müdürü Yusuf Gül, 2001 yılındaki ikinci yapı ruhsatında imzası bulunan İmar Müdürü Mehmet Salih Alkayış, Ruhsat Büro Şefi Bilal Balcı, dönemin Belediye Başkan Yardımcısı Osman Bulut, Yapı Kontrol Birimi'nde görevli daimi işçi Abdurrahman Karaaslan ve Ruhsat Büro'da görevli teknisyen Fazlı Karakuş hakkında "taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan dava açıldı.
Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 24 Nisan'da görülen ilk davada, kamu görevlilerinin kusur durumunun tespit edilmesi için 9 Eylül Üniversitesi'nden bilirkişi raporu talep edildi. Edinilen bilgilere göre, beş akademisyen tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, dönemin belediye başkan yardımcısı Osman Bulut, İmar İşleri Müdürü Mehmet Salih Alkayış ve Ruhsat Büro Şefi Bilal Balcı'nın otelin yıkımında sorumluluğu bulunduğu belirtildi. Raporda, diğer üç sanık için ise "sorumluluğu yoktur" tespiti yapıldı.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:78
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 01 Kasım 2025 10:14 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















